Numan Aytaş

Numan Aytaş
@demli_muhabbet
...tâ ki hakikat-i İslamiyeyi kâinat üzerinde temevvüc-sâz edecek olan nesl-i cedîd gelsin.
Arap Dili ve Edebiyatı
İstanbul
Bursa, 15 Şubat
115 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
Âtîyi daima düşünmek, müstakbelin karşısında daima hazır bulunmak lazımdır. Fırsatı fevt etmek, neticede mahrûmiyeti mûcib olur. Binâenaleyh: Kâr-ı evvelde kişi âkıbet-endîş gerek nasihatini bir dakika bile hatırdan çıkarmamalıdır. AHMED RÂSİM Âtî: Gelecek Fevt etmek: Elden kaçırmak Mûcib: Gerektiren Âkıbet-endîş: Daima işin neticesini düşünen. Yani bir işe başlarken, o işi yapan kişide gerekli olan ilk ama ilk özellik, işin akıbetini düşünmektir. Ziya Paşa'nın da dediği gibi: Noksanını bil, bir işe ya başlama evvel Ya başladığın kârı pezîrâ-yı hitâm et
Reklam
Bahâriyye
Erdi yine ürd-i behişt oldu hevâ anber sirişt Âlem behişt ender behişt her kûşe bir bâğ-ı İrem Gül devri ayş eyyâmıdır zevk u safâ hengâmıdır Âşıkların bayramıdır bu mevsim-i ferhunde dem (Yine Nisan ayı, bahar geldi. Hava anber kokularıyla doldu. Dünya cennet gibi oldu, her köşe İrem'in bir bağına döndü. Bu gül vakti, zevk ü safa ve muhabbet vaktidir. Sürekli mutlu olunan bu zaman, aşıkların bayramıdır.)
Nef'i
Nef'i
Numan Aytaş tekrar paylaştı.
ألا أيها الليل الطويل ألا انجلي بصبح وما الإصباح منك بأمثل Ey uzun gece! Kavuşmaz mısın sabaha? Gerçi, sabahın da senden bir farkı yok ya. İmru'l-Kays

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ey Muhibbî benî Âdemde vefâ kalmadı hiç Sen dahî Mecnûn-sıfât tut yürü dağlar eteğin (Ey Muhibbi insanoğlunda artık hiç vefa kalmadı. Sen de artık Mecnun gibi dağlara taşlara göç etsen gerektir.)
Eski bir deyim
Gözüm yaşını bahr ettin firâkınla cüdâlıktan Seninle kanı a zâlim, su sızmazdı aralıktan LATÎFÎ (v.1582)
Reklam
Şiirlerin Sultanından...
Gösterelden bana cemâl ey dost Komadun canda mecâl ey dost Vuslatun, devletüm-dürür çü benüm Niçün irmez bana visâl ey dost Terk-i cân eylemek olur âsân Seni terk eylemek muhâl ey dost Cânum almak dilersen eyleme al Al hâcet değüldür al ey dost Belün ile dehânun andukça Eylerem yok yere hayâl ey dost Anun içün yoluna can verürem Ki budur aşıka kemâl ey dost Zülfüme el sun mecâl versa dedin Yok-durur Cem'de bu mecâl ey dost CEM SULTAN
Me'mun demiş: İhvan üç türlüdür. Biri gıda gibidir, kendinden istiğnâ mümkün olmaz; biri deva gibidir, arada muhtaç olunur; biri de sümm gibidir, kendisine muhtaç olmak şöyle dursun ictinab edilir. . . sümm: zehir
Lâf-ı davâ-yı enâniyyet ne lazım âkile Herkesin âlemde bin mâ-dûnu bin mâ-fevki var ESAD MUHLİS PAŞA
Anası veremden ölen, yine veremli on beş yaşında bir kızın pederi ağzından âtîdeki şarkıyı söylemiştim. Birkaç ay sonra kız da öldü... :( Değişti bir zamandır eski hâlin Ciğerparem nedir hüznün, melâlin Yazık, soldu, sarardı gül cemâlin Ciğerparem nedir hüznün melâlin O baygın handeler rûh-ı elem mi Vücûdun gonca-i bağ-ı 'adem mi Aceb annen gibi derdin verem mi Ciğerparem nedir hüznün melâlin ŞAİR EŞREF . . âtideki: aşağıdaki hande: gülüş 'adem: yokluk, hiçlik
ذَهَبَ الشَّبَابُ فَما لَهُ مِنْ عَوْدَةٍ وأتَى المَشِيبُ فَأيْنَ مِنهُ الْمَهْرَبُ İşte gençlik, bir daha avdet etmemek üzere geçti gitti. İhtiyarlık ise geldi. Kâbus-ı menhûs gibi üzerine çöküştü. Göreyim seni! Şu vartadan kendini halâs edebilecek misin? Hani ya kaçacak bir yerin var mı? Heyhât!
Reklam
Kendi ilmine ehemmiyet veren, hiçbir vakit cehaletten kurtulamaz. Vâhî fikirleri izale için ciddi malumat sahibi olmaktan başka çare yoktur. Vâhî: Gereksiz, boş
En güzel naatlardan biri...
Bu cisim âteş-i aşkınla yansın yâ Rasûllalâh Dü çeşmim hâb-ı gafletten uyansın yâ Rasûllalâh Gidip boynumda zincirimle ol ravza-i pâke Görenler hep beni divâne sansın yâ Rasûllalâh LEYLÂ HANIM
Bûseye bir can nedür bin can virürdüm cân-ıla Yarım ağız bûse ikrâr eylese cânân bana (Sevgilinin busesine bir can vermek nedir ki? Bana yarım ağız buse lafını yapsa ben memnuniyetle bin canımı veririm.) MUHİBBÎ
Gel padişah-ı aşka kul ol eşiğinde kim Görmez zeval saltanat-ı mülk ü kişveri (Gel aşk padişahının eşiğinde kul ol. Onun memleketinin saltanatı asla yok olmaz.) NEHCÎ
Gecemiz rûz-ı rûşen oldu belki rûzdan rûşen Şu dem ki şem-i rûyun arza kıldın âfitâb âsâ (Sen mum gibi yüzünü güneş-misal dünyaya çevirdiğin anda gecemiz gün gibi, hatta günden daha aydınlık oldu.) NEFÎ
262 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.