…,hep böyle yirmi beş otuz yaş arasında kalsak, hiç yaşlanmasak yani, hep gezip dolaşsak böyle.
Gidip otursak mesela Manda batmaz Kafe’nin taburelerine, çay içsek, kahve içsek.
Sonra çıkıp püfür püfür esen İstiklal Caddesi’nin kalabalığına karışıp, yürüsek Taksim’den Tünel’e, Tünel’den Taksim’e.
Sene hep ama hep bin dokuz yüz yetmiş beş olsa.
Yaz bahar mevsimi hiçbir zaman geçip gitmese. Aylar hep Mayıs, hep Haziran, hep Temmuz da olsa. Bu üç ay dönüp dursa. Hep aynı yaştayız, hep aynı yıldayız ve hep aynı yaz bahar aylarındayız düşünsene.
Ne güzel olurdu değil mi?