Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Demet Üstün

Öfkeli miyim? Evet. Neden mi? Çünkü Tanrı olmam-ya da sıradan bir kadın-veya-erkek ya da aslında herhangi bir şey olmam mümkün değil. Ben hissettiğim, düşündüğüm ve yaptığım şeyim. Varlığımı yapabildiğim ölçüde etraflıca ifade etmek istiyorum çünkü varlığımı ancak bu şekilde canlı tutabileceğim fikrine kapıldım. Ama neysem onu ifade edeceksem, bir hayat standardına, bir sıçrama noktasına, bir tekniğe ihtiyacım var - kendi kişisel ve acınası küçük kaosumu gelişigüzel ve geçici de olsa yerli yerine koyabileyim diye. Bu standardın ya da sıçrama noktasının ne denli sahte ve dar görüşlü olması gerektiğini yeni yeni öğreniyorum. Yüzleşmekte zorlandığım şey tam da bu işte.
Reklam
Hafifçe sürtünerek insanların yanından geçmek zorunda kalıyorum ve bu canımı çok sıkıyor.
Zihnim, iğrenç derecede açık, bir benzetme yapmam gerekirse, atık kağıtlarla, saç telleri ve çürümekte olan elma koçanlarıyla dolu bir çöp tenekesi gibi. Birçoğu heyecan verici ve tecrübe ettiğim dünyada çok yeni olan birçok hayata maruz kalmaktan ötürü bunalıyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şu anda dünya üzerinde benden başka yaşayan hiçbir varlık yok. Çıkıp şu koridorlarda dolaşsam, boş odalar dört bir yanda benimle alay edercesine esneyip duracaklar. Tanrım, bütün uyuşturucu ilaçlara rağmen, amaçsız "partiler"in allı pullu, kulak tırmalayıcı neşesine rağmen, hepimizin takındığı o sahte gülümsemeli yüzlere rağmen hayat, yalnızlık demek. Ve nihayet ruhunu açabileceğini hissettiğin birini bulduğunda, ağzından çıkan sözcükleri duyunca şaşkınlıkla kalakalıyorsun-içindeki o küçük, sıkış tepiş karanlıkta kapalı kalmaktan öyle körelmiş, öyle çirkin, öyle anlamsız ve güçsüzler ki. Evet; neşe, tatmin ve arkadaşlık var-ama dehşet verici bir farkındalık içindeki ruhun yalnızlığı da bir o kadar korkunç ve yıkıcı.
Bizler de kendi yaşamlarımızda göze görünmeyen birçok küçük harf kaybederek sürdürürüz yaşamımızı. Bir gece karanlıkta tek başımızayken kendimize alçak sesle söylediğimiz kayıpları hayatımızın... Bir düşünsenize ne kadar çoktur! Başka türlü ayakta kalınmaz. Hatırladıklarımızla değil, asıl hatırlamadıklarımızla başa çıkmakta zorlanırız.
Reklam
Bizi serseme çeviren rastlantıların, farklılıkların, uyumsuzlukların ardında, yalın, tutarlı ve uyumlu bir düzenin bulunduğunu ve günün birinde birinin ya da birilerinin çıkıp bunu keşfedeceğini umarız. Bu düzeni bize sayıların göstermesini ister, bunu ancak sayılarla kanıtlarsak doğrulanacağına inanırız. Oysa sayılar yalnızca kendilerini gösterirler. Sayılar işaret ettiklerinden daha fazlası olmadıkları halde, insanlar onlardan daha fazlasını göstermesini isterler hep
Bizler hayatımızı alabildiğine zorlaştırırken, bilinmezler hayatımızı kolaylaştırırdı. Vücudumuzun yaraları olduğu gibi kaderimizin de yaraları vardı. Onlara da şifa gerekti. Kaderinin farkında olmak, kaderinin yaralarının da farkında olmayı gerektiriyordu.
Bazen şiir yazılmaz, şiir uyandırılır. Taze yağmur sonrası yapraklarında kalan su nasıl hiç umulmadık bir şeyi uyandırırsa, öyle...
İnsanlar eskiden kaybolmaktan bu kadar korkmazlardı. Kaybolmanın insanı zenginleştiren serüvenlerine olanak tanırlardı; yazık bazı şeyleri kaybolmadan öğrenemez ki insan!
Hayatta kimsenin görmek istemediği kadar çok acı vardır. Siz yalnızca seçtiklerinizi fark edersiniz.
Reklam
Ölmenin en iyi yanı ne biliyor musunuz? Kemiklerimiz dinlenir en azından. Yaşamboyu bizi ve dertlerimizi taşımış olan kemiklerimiz.
Güneş herkese doğar ama, herkes eriyen kardan aynı dersleri çıkarmaz.
Öyle ya da böyle hepimiz şu yerküreye atılmış varlıklarız, ölerek birbirimize dönüşüyoruz, hepsi bu.
Şairlerin ortalığa hakim olacakları saatler herkesin uykuda olduğu saatlerdir. Gece yarısından sonradır ve sabahın ilk saatleridir. Herkesin uykuda olduğu saatleri kullanır şairler. Çünkü zaman hırsızıdırlar. Başkalarının zamanlarını çalarlar. Yeryüzünün saklı zamanlarını, uykulu zamanlarını kullanırlar. Herkesin ortak kullandığı saatlerde zaman zayıflar, güçsüz düşer. Çünkü paylaştırılmış, bölüştürülmüş, diri tutulmuştur; ışığın ve gölgenin oyunlarından mahrum bırakılmıştır; her şey çok aydınlıktır. Nesnelerin ve hayatın görünüşü çiğdir. Nesneler de gizlenir, esinler de... Kelimelerin yalnızca bir anlamı vardır gündelikte. Oysa, yerkürenin uykulu olduğu saatlerde doğada, nesnelerde kendilerini daha çabuk ele verirler. Zamanın daha som, günün daha zayıf olduğu saatleri kullan yeryüzüyle söyleşmek için. Sözcüklerin ilk günkü anıları en iyi öyle anımsanır, öyle anlaşılır.
Ruhsal farkındalığa ancak insani iyilik ve cesaretle varılır.
121 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.