Benim ölmem gerekiyorsa,
Sen yaşamalısın;
Hikayemi anlatmak için,
Eşyalarımı satıp bir parça kumaş ile
Uzun kuyruklu ve beyaz bir ip satın almak için.
Gazze’de, bir yerde bir çocuk,
Cennetin gözlerinin içine bakarken,
Kendi bedenine bile veda etmeden
Giden babasını beklerken,
Uçurtmayı görür…
Senin yaptığın uçurtmayı,
Ve bir an için bir meleğin ona
Sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür.
Eğer ölmem gerekiyorsa,
Bu umut getirsin,
Bir hikayesi olsun.
Prof. Rıfat el-Arir
Sahip olduklarını eskimeden atıp yeniye yönelmenin, insanların zaten giderek cılızlaşmakta olan kişisel tarih duyusunu daha da körelttiğini düşünüyorum.
If I must die,
you must live
to tell my story
to sell my things
to buy a piece of cloth
and some strings
(make it white with a long tail).
So that a child, somewhere in Gaza
while looking heaven in the eye,
awaiting his dad who left in a blaze —
and bid no one farewell
not even to his flesh
not even to himself —.
Sees the kite, my kite you made, flying up above,
and thinks for a moment an angel is there
bringing back love.
If I must die
let it bring hope,
let it be a story.
Rıfat el-Arir