Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

lina

lina
@eyane
lina

lina

, bir kitabı okumaya başladı
Da
DaSeyyide A'zam Hüseyni
9/10 · 5 okunma
Reklam
104 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Çamran Mazlumdu
Çamran MazlumduAli Ekberi
9.8/10 · 22 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Büyük İslami risaletin gerçekleşmesini istiyorum. Bunun gerçekleşmesi beni sevindirecek en büyük bir ödüldür. Doğrusu hiç bir ödül Muhammedî (s.a.v) risaletin zafere ulaşmasından, hakkın ve adaletin insanlığa hakim olmasından daha büyük değildir.
Ya Rabbi! Bütün vücudumla, kalbimle ve ruhumla kendimi senin yolunda kurban etmeye hazırım. Bu büyük zafere şükretmek için bütün hayatımı ve varlığımı sana takdim etmeye hazırım.
Reklam
"Yoruldum... Yaşlandım... Kalbim kırık... Ümitsizim, artık bir arzum da kalmadı... Artık bu dünyada yerim olmadığını hissediyorum... Herkese veda ediyorum... Rabbimle yalnız kalmak istiyorum... Allah'ım! Dünya ve dünya ehlinden korkuyorum... Sana geliyorum..."
Dağlık alanda savaştan sonra en zor şey, şehitlerin ve yaralıların taşınmasıydı.İbrahim Hadi gibi soğukkanlı olmak, karşı tarafı sırtımıza aldığımız gibi geriye götürmek zorundaydık.Aksi hâlde sert yokuşlar ve kayalıklar,sapasağlam adamın bile yara almadan aşağı inmesine izin vermezdi. Bu durumda sırtınızda bir yaralıyla o yokuşu inerken neler olabileceğini artık siz düşünün!..
...Çocuklardan birinin adı aisrafil idi. Yaşça küçük, güleç bir çocuktu. Toyota'nın şoförüne dönerek "Ağabey! Hazır geri dönerken bizim de cenazemizi götürsene!" Dedi. Yemek ağzımızdayken hepimizi gülme krizi tuttu... Toyota yemekleri dağıta dağıta su bendinin sonuna kadar gidip bur "U" dönüşü yaptı. Tam dönecekti ki İsrafil'in olduğu yere bir havan topu düştü. İster istemez tabağımı fırlatıp hemen yere uzandım. Sonra hemen yerimden kalkıp toz duman arasında İsrafil'in olduğu yere doğru koştum. Bir şaranpel parçası şah damarına isabet etmiş, İsrafil'i oracıkta şehit etmişti. Yanındaki askerlerden birkaçı da kan revan içinde sere serpe yere uzanmıştı. İsrafil'in cenazesiyle birlikte yaralıları da aynı Toyota'ya bindirip geriye gönderdik. Sonra İsrafil'in az önce oturduğu yere çömeldim. Toprak, kanıyla ıslanmıştı. Yediğim yemek boğazıma düğümlendi. Tabağı bir kenara bırakıp sırtımı toprağa dayadım.
... Ben yaralı bir askerin silahını kapıp toprak mevzie uzandım. Şarjörü doluydu. Zavallı yaralılar, ellerine geçirdikleti şeylerle yaralarına bağlıyorlardı. O kadar çok yaralı vardı ki sağlık görevlileri hepsine yetişemiyordu. Aşırı kan kaybettikleri için çok çabuk susuyorlardı. Sonra da mataralarını çıkarıp tek nefeste, doyunca içiyorlar; birkaç dakika sonra da şehit oluyorlardı. Farklı bir mahşerdi. Her şeyi görebiliyordunuz: kopuk eller, kopuk bacaklar, elsiz ve başsız arkadaşlar!... Ama bir şeyi asla göremezdiniz: O da ölümden korkmaktı!... Herkes oradaydı, bu gidişin bir dönüşü olmayacağını biliyorlardı. Şu tabur, bu tabur meselesi yoktu. Hepsi bir olmuştu. Bir taraf Hak ordusu, diğer taraf batıl ordusuydu. Mutlaka savaşmalıydık.
Öyle yaşa ki bu dünyada / ölürsen sana "öldü" demesinler!
Reklam
Düşmanlarına karşı sert bir kaya, dostalrına karşı gül gibiydi Onun gülümsemesi elma bahçesinin tazeliği gibiydi.
Süleymani Mektebindeki sosyal asalet göstergesi pak İslam'dan alınmıştır ki imam Humeyni 5 Aralık 1988 gününde bu konuda şöyle demiştir: "Aziz mücahit evlatlarım, düşünmeniz gereken tek şey, pak Muhammedî İslam'ın temellerini sağlamlaştırmaktır. O İslam ki, batıyı ve onların başında sömürgeci Amerikayı, doğuyu ve onların başında cani Sovyetler birliğini zillet toprağına bulayacaktır. O İslam ki sancaktarları cihanın yalın ayaklıları, mazlumları ve fakirleridir ve onun düşmanları dinsizler, kâfirler, sermayedarlar ve paraperestlerdir."
Devrim muhafızları Generali Asgar Saburi şöyle diyor: "Şehit Süleymani için şii ya da sünni fark etmiyordu. Müslümanların canı onun için değerliydi. Bu düşünceyi İslam inklabı rehberinden almıştı ki direniş cephesini, mazlumları ve zorda kalanları desteklemede müslümanlar arasında hiçbir fark gözetmezdi."
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.