yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
yabancıların en yakınıydın sen!
kırılırdı. kırılgan yapı açık tehlikeye.
kalırdı öyle. çırpınarak bir daha yaşam için,
yitirilirdin. yiterken o boşlukta sonrasızca.
bilinemezdi asla, yazgısı buzulun,
kör gözüyle bakan dünyada.
pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!
nasıl da biçilmiş kaftan ölüm
bu solgun yürek için.
sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir,
bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi.
yitiyor işte göz ardı edilen bedenim,
olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden
doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!
unutuş bir kaynak olmalı,
yeni'yi her an'a yaymak için.
ben sana olmalıyım,
bana sen bir kaynak.
görüyorum geç; kıyım çok yakın!
biliyorum artık mut uzaklığını.
sen yüzümü götürmüyorsun,
kendi gözüne bile!
gerçek bilinsin, diliyoruz,
düz, eğri, çapraz ya da değirmi.
güzeldir açığa çıkışı yüreğin,
sen bil ki, ben de seveyim!
dönerek uzaklıktan yok olmayacak dingin kıyıya,
unutuşa engel aşkın bilinci açımsayan bağlar var,
her saydam yaprak, her çan çiçeğinin düşsel bağışını
eklediği, duruk ezgilerin tuhaf benzerliklerine
açılan çocuksu kulaklar, bakışın istemi var.