Burada çürük, ılık ve köpüklü bir kan akar tüm damarlarda; tükür bütün rezilliklerin bir arada köpürdüğü büyük bir çöplük olan bu büyük şehre!
Tükür bastırılmış ruhların ve dar göğüslerin, alaycı gözlerin, yapışkan parmaklarını şehrine yapışkanlarin, utanmazlarin, kalem oynatanlarla lafebelerinin, azgın hirslilarin şehrine.
Ne kadar çürümüş, konuşmuş, şehvetli, karanlık, vıcık vıcık , irinli, entrikaci varsa, hepsinin bir araya toplandığı bu şehre tükür bu büyük şehre de geri dön !
gerçeğin aşkıyla ruhta açlık çekmek midir? hasta olmak ve teselliye geleni geri çevirmek ve senin istediğini hiçbir zaman duyamayan sağırlarla dostluk yapmak mıdır? bizi hor görenleri sevmek ve bizi korkutmak isteyen hayalete el uzatmak mıdır?
içinde gerçek var, diye kirli sulara dalmak ve soğuk kurbağaları, sıcak yengeçleri itememek midir? bütün bu en güç şeyleri dayanıklı bir ruh yüklenir. yükünü almış ve çöl yolunu tutan bir deve gibi o da kendi çölüne doğru yürür.
sevgili dostum, hayat dediğin nedir ki? denizde yüzen bir gemi... insanın mutlak olarak tek bildiği bu geminin bir gün alabora olacağıdır. işte buradayız. sadık komşular olmuş iki,eski gemi... ve bana uzattığın elin, beni "alabora olmaktan" kurtarmak için yapabileceğinin en iyisini yaptı. öyleyse yolculuğumuza devam edelim, birbirimiz uğruna, uzun uzun zamanlar boyunca. birbirimizi çok özleyeceğiz. sakin denizler, iyi rüzgarlar ve tabii güneş... kendim için ve senin için bunu diliyorum. minnettarlığım sadece böyle bir dilek sunabildiği için ve rüzgar ve hava üzerinde bir etkiye sahip olamadığı için üzgünüm