Dışarıdan bir şeyler aldım. Alay nizamiyesine yaklaşınca arama yapıldığını gördüm. Yoldan gelen ilk sivil adamı çevirerek; "Birader, sizden bir ricam olacak, şu elimdeki poşeti nizamiye kapısından ziyaretçi gibi girerek içeri sokar mısınız? Ben içeride sizden alırım, sizde dışarı çıkarsınız yine" dedim.
Şöyle bir yüzüme baktı ve elimdeki poşeti aldı; "Peşimden gel" dedi.
Mana veremedim, peşine düştüm. Alayın ana nizamiye kapısından girdik. Ona kimse bir şey sormadı kapıda. Yürümeye devam etti, yolların ayrıldığı yere geldik. Ben eşyamı alıp ayrılmak istiyorum, düşünceme göre bana poşeti verince, o da dışarı çıkıp gidecek. Poşeti uzattı, aldım ve teşekkür ettim. Baktım alay içine lojmanlara doğru gidiyor. bir anda içime merak düştü.
Seslendim; "Birader, teşekkür ederim; ama merak da ettim, siz kimsiniz, içeri doğru nasıl gidiyorsunuz?". Sakince cevap verdi: "Ben 9. Bölük komutanı Yüzbaşı..." dedi ve yürüdü gitti. Yahu nasıl şaşırdım, bir an kaldım öylece. En doğrusu bizim bölüğe doğru sıvışmaktı.
Herkes bir şeyler diyecek, kim ne derse desin umurumda değil. Ben kendim gibi insan gibi yaşayacağım. Plastiğe dokunmadan yaşamak istiyorum. Çekilmeyeceğim...
Entelektüel zeka insanı refaha götürdü, yok oluşu da beraberinde getirdi. İnsan insanı kaybetti, birileri aramalı. Bulunur ya da bulunmaz buna cevap vermem zor; ama insanlık aranmalı.
Söz uçmaz... Her söz kainatta bir yere yazılır ve yaşarken bize geri döner bir şekilde, yaşam enerjimize katkıda bulunur olumlu sözler. Söylediğimiz olumsuz sözler ise yaşam enerjimizi yok eder geri dönerek. Onun için kötü söz söylememek gerekir, iyi sözler sarf etmek gerekir.
Aziz olan kimse; rütbe, makam, mansıp, unvan kayıtlarından kurtulmuş, yaşama sevincini bilen kişi demek bizim için. Girdiği ortama uyan, kimsenin tadını kaçırmadan geldiği gibi gitmesini bilen Azizliğe ulaşıyordu.