Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahfâ

Zamâne saldı aceb mihmet-i melâle meni O mâhrûden ırak verdi gam zevâle meni Tükendi tâb u tevân, ey Hüdâ-yı lemyezelî Ya tez bu cânımı al ya yetir visâle meni
Reklam
'Tatlı oğlum,' dedim, 'haklısın, bu dünya vahşi ve korkunç bir yer, suratına bağırılmasını hak ediyor. Ama artık güvendesin ve hepimizin uykuya ihtiyacı var. Bize biraz huzur verecek misin?'
Sayfa 230 - İthaki Yayınları
Medeniyet birinin konuşmasını "Özür dilerim, bölüyorum." diyerek kesmek değildir. Medeniyet, başkası konuşurken onun sözünü hiç kesmemektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Maalesef yârim gece geldi, gece geçti, Hiç bilmiyorum ömrüm nasıl geldi, nasıl geçti...
‎ ‎ bir tutam göz ağrısı aşk değil kana bulanmış yürek bir etek serüveni
Sayfa 28 - Ketebe Yayınları
Reklam
Ahfâ tekrar paylaştı.
Susuz, soğuk dudaklardan döküldü birkaç hece. Bak, gökyüzü berrak, yağmur var ve ıslandım. Her dervişin dimağında yer eden bir bilmece. Yıl 57, yer Nedim divanında bir gece. Huzurlu bir ses yükseliyor Sıla-i Rahim’den. Ölmenin tam zamanı hazır hava güzelken. Çeşminden dökülmüş doğarken kıvırcık saçların, bir ezanla fısıldanmış en güzel isim; ADIN. Şair Lütfü
Bugün kırlangıca yol göründü. Güneşle birlikte yavaş yavaş kanatlandı. Gagasını açmadan avlanmayı öğrendi. Sessizleşti, düşündü ve havalandı. Diyarlar geçti durmak bilmedi. Kırlangıç umutsuzluk nedir bilmedi. Sakince kalbinin pusulasını takip etti. Pusulası bozuldu güneşini bekledi. Duraksadı, gördü ve devam etti. Kuş bakışı izledi; denizi, toprağı, bulutu. Yaşamın sırrını fısıldadı buluta. Neydi bu sır, nasıl biliyordu kırlangıç? Bulut hak etmiş miydi? Artık bu bir sır mıydı? Dayanamadı bulut gözyaşlarını akıttı denize ve toprağa. Gözyaşlarıyla birlikte sır da döküldü yeryüzüne. Varlık buna hazır mıydı? Kırlangıç pişman oldu. Yoruldu, gözlerini kapattı ve süzüldü. Artık sır yoktu ağır bir gerçek vardı. Nereye gidecekti kırlangıç bu suçlulukla. Zihnini zorladı. Gözlerini açtı ve tek dostu onu yalnız bırakmadı. Güneş bulutun gözyaşları arasından gülümsedi. Tek bir diyâr kalmıştı ve kanatlar da oraya yöneldi. Gökkuşağı. Kırlangıç son gücünü topladı. Kanatlarını gerdi. Yeni diyara bakışlarını dikti. Uçtu, uçtu daha da uçtu. Çok yoruldu bitkin düştü. Sadece dinlenmek istedi. Tek çare olarak alçaldı. Bastı toprağa. Ağır gerçekle sulanmış toprağa. Canı yandı tekrar kanatlarını açtı. Dostuna gitmek istedi, olmadı. Fakat bir anda değişti her şey. Kırlangıç hafifledi, canı yanmıyordu. Göz kapaklarını kapattı ve açtı. Kendini gördü. Topraktaydı. Biraz sonra anladı. Yaşamın sırrındaki acı gerçek ruh ile bedeni ayırmıştı birbirinden. Artık yorgunluk yoktu. Gökkuşağına kavuşmak; dostuna ulaşmak vardı. Yalnızca özgürlük vardı.
%15 (82/521)
Filozofların Tutarsızlığı
Filozofların Tutarsızlığıİmam Gazali
8.9/10 · 277 okunma
"Cadılık hakkında yanılıyorsun," dedim ona. "Cadılık nefretten doğmuyor. İlk büyümü Glaukos'a olan aşkımdan yapmıştım." Vizon sesini karşımdaymışçasına duydum. Babama başkaldırıyla yapıldı o büyü, seni küçümseyen ve arzularına kavuşmaktan alıkoyan herkese başkaldırıyla.
Sayfa 160 - İthaki Yayınları
Bunu hissediyordum. Hastalıklı hava yoğunlaşmış, yağlı bir ağırlıkla her şeyi sarmıştı. Miyazma denirdi buna. Zehirli hava. Arıtılmamış suçlardan, tanrılara karşı işlenen günahlardan ve kutsanmadan kan dökülmesinden kaynaklanırdı.
Sayfa 167 - İthaki Yayınları
Reklam
Bir Tanrı ve tarih güzeli, tabu; Güneş ve sular mucizesi, bir giz... Her zaman sonsuz elbet, İSTANBUL bu. Körelen belki de biziz... kalbimiz.
Sayfa 157 - Everest Yayınları
Yolcu ölmüş; işte ayaklar hür! Yolcu ölmüş; ayaklar düşünür...
Sayfa 116 - Everest Yayınları
Bir gün yaşlı bir hekim bana şiddetli depresyonu yüzünden başvurdu. Her şeyden çok sevdiği karısının iki yıl önceki ölümünü atlatmamıştı. Şimdi ben ona nasıl yardımcı olabilirdim? Ona ne demeliydim? Aslında ona herhangi bir şey söylemek yerine karşısına şu soruyu çıkardım: "Siz önce ölseydiniz ve eşiniz sizin ardınızdan hayatta kalmak zorunda olsaydı ne olurdu doktor?" "Onun için korkunç olurdu, kim bilir ne kadar acı çekerdi!" diye yanıtladı. Ardından ben de "Görüyorsunuz ya doktor, o bu acıdan kurtuldu ve onu bundan kurtaran sizsiniz. Elbette hayatta kalanın siz olması ve onun ardından yas tutmanız pahasına." Tek kelime etmeden elimi sıktı ve muayenehanemden sakin bir şekilde ayrıldı. Bazen ıstırap bir anlam, örneğin özveri gibi bir anlam bulduğu anda ıstırap olmaktan çıkar.
Umut en güzeliyse dünyalarımızın, Sen cennetine değin rüyalarımızın Şahlanan bir at gibi sürelim denizi...
Sayfa 81 - Everest Yayınları
254 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.