Pervanenin muma olan aşkı için yanması gerekiyorsa; camın taşa olan aşkı için de evvela bağrını paramparça etmesi gerekiyor. Cam ırmağından ancak böyle geçer taş gemi.
Edebiyatta felsefenin varlığı edebiyatın kalitesini kat be kat arttırıyor. Bu kıtabı okuyup bitirebilirsiniz kısa sürede. Ama uzun uzadıya da okuyabilirsiniz. Buna imkan tanıyor. Çünkü anlamın içinde anlam var. Sıkıcı değil akışkan, ama dolu dolu. Akarkan kalp gibi önemli bir parçanızı yerinden söküp alabilir.
Bu kadar güzel şeyler yazacak kadar ne yaşadı, ne öğrendi, ne okudu acaba? Bir de öyle güzel bir söyleyişi var ki, bazı cümleleri herkes söyleyebilir ama onun gibi söyleyemez, tadı veriyor. Buyrun hayatın içinden bir cümle, ama sanki ilk kez vücuda gelmiş böyle bir cümle, böyle bir his: "İnsan, içindeyken yangının hacmini bilmiyor. Bilmek için geride kalan küllere bakmak gerek. Yorgunum. Çok yorgunum. (228. sf)."
Ve bence aşkı güzel anlattığı gibi kırgınlığı da güzel anlatıyor. Hatta en güzel O anlatıyor diyebilirim: "Sustum. Kimseler duymadı, ben duydum. (221. sf)."
Nazan Bekiroğlu yazar değil, huydur bende. Roman ya da hikâye kahramanlarına âşık olunabilir de yazarlarına âşık olunmaz mı ya da yazarların eşsiz kalemlerine?
Nazan Bekiroğlu hayatınıza dokunacaktır.