"İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış."
Elif Şafak, her kitabı beni şaşırtıyor. Yazarın dili, kurgusu çok güzel olmasına rağmen bir kitabı çok iyiyken diğeri kötü de olabiliyor.
Siyah Süt kitabını okurken çok sıkılmıştım. Kitaba ihanet edeceğimi düşünmesem yarım bırakacaktım. Ancak Ustam ve Ben güzel olmuş. Tabi ki tarihi araştırmalar güvenilir, doğru mu bilemiyorum?
Romandaki olaylar, Kanuni Sultan Süleyman, 2.Selim ve 3.Murat dönemlerinde geçiyor. 16. yüzyılda, hem Çota adlı beyaz bir filin bakıcısı hem de Mimar Sinan’ın çıraklarından biri olarak Topkapı Sarayı'nda yaşayan Cihan'ın hikayesi anlatılmaktadır.
Romanda benim en çok dikkatimi çeken; saray dışındaki halkın yaşayışları, sokakları, geçim sıkıntıları hakkında bilgi vermesi oldu. Çünkü bu konuda çok kaynağa rastlamadım. Kitaplarda yada filmlerde genelde Saray hayatından bahsediliyor. Özellikle nedense daha çok da Harem hayatı...
Kitapta, Osmanlı tarihinin derinliklerine doğru şaşırtıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Karşılıksız bir aşk, iktidar kavgaları, yobazlığın ortasında yeşeren sanat ve beklenmedik bir ihanet…
Bir tarafta bilime ve öğrenmeye inananlar, bir tarafta gelişmeyi durduranlar...
Olay örgüsü özellikle sonlara doğru heyecan içermeye başlıyor.
Kitaptan benim de merak ettiğim bir kısmı sizlerle paylaşmak istiyorum: "İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan geriye kalan yüzlerce eserden ve binlerce, binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli Arzın Merkezi."
Ben Ustam ve Ben kitabını çok beğendim. Kitabı okumanızı öneririm.