Bundan birkaç yıl evvel Köy Enstitüleri'ne merak sarıp birkaç belgesel izleyip, konuyla ilgili makaleler okumuştum. Eğitim alanında büyük bir atılım olup eğer devam ettirilseydi ülkemizi belki de eğitimde arşa çıkaracak bir plan, projeydi Köy Enstitüleri. Ve tahmin edin neden kapatıldı? Okumuş, bilinçli, tarım dahil olmak üzere birçok konuda teorik ve pratiğe sahip, haklarını bilen öğrencilerin bu okuldan mezun olup köylerine öğretmen olarak dönmeleri toprak ağalarının evlerine incir ağacı dikecekti. Durdurmanın tek bir yolu vardı: Bu öğrencilere ve ayrıca öğretmenlerine komünist damgası vurup, vatan haini ilan etmek. Ne kadar da manidar değil mi?
Teneke'yi okurken de Köy Enstitüleri geldi aklıma. Şener Şen'in "En namuslu sözler, en namussuz insanların dilinde." sözünün ne kadar doğru olduğunu kitabı bitirdikten sonra bir kez daha anlamış oldum. Ağzından vatan, millet, bayrak düşmeyen ama buna rağmen kendi menfaati uğruna vatanı da içindekilerle beraber üç kuruşa satmaktan geri kalmayan, her kim ki haktan, hukuktan, adaletten bahseder iki dirhemlik beyniyle ona komünist damgası vuran, sorsan komünizmin ne olduğunu dahi bilmeyen bir güruh canlandı gözümde.
Yaşar Kemal Teneke'de, ağaların denetlenmediği zaman sıtmaya ve buna bağlı olarak ölümlere sebep olan çeltik tarlalarının ekilip sulanması için işi kılıfına uydurmak sebebiyle ne tür dümenler çevirdiklerini, kasabaya atanan kaymakamın ise ağalara direnip sonunda başarısız olup başka bir yere sürülmesini konu ediyor. Mutsuz sonla bitmesine rağmen ağaların isteklerinin tam anlamıyla gerçekleşmemesi biz okuyucuların yüreğine biraz da olsa umut ekiyor. Çukurova'nın, bu coğrafyanın insanını çok iyi tanıyan, bu tanışıklığı kelimelere başarılı bir şekilde aktaran Yaşar Kemal'den, yine sistemi sorgulatan, aradan kaç yıl geçerse geçsin bazı şeylerin hiç değişmediği bilincine varmamızı sağlayan harika bir kitap Teneke. Tavsiyemdir. :)