Yazarın Gülün Adı kitabı gibi bitirdikten sonra "Şimdi ben hangi tarzda yazılan bir roman okudum?" sorusunu sordurtan bir kitap oldu benim için. Gülün Adı, benim açımdan daha az yorucu ve daha fazla sürükleyiciydi ayrıca. Sekiz yıl süren titiz ve ayrıntılı bir çalışmanın bir ürünü olan olan bu kitap bir müzenin içindeki materyalleri bize tanıtmakla başlıyor. Kitapta referans verilen, gönderme yapılan konu, terim ve kişileri, aralarında kurulan bağlantıları araştırarak alt katmanlara inmeye çalıştıkça kitabın ne kadar devasa bir bilgi birikiminin üzerinde yükseldiğini daha da net görebiliyorsunuz. Bir taraftan araştırarak ilerlerseniz yorulmakla birlikte daha çok keyif alabilirsiniz. Halk arasında yaygınlaşmamış Öztürkçe kelimelerin kullanılması zaten zor anlaşılan bir kitabın anlaşılmasını bir kademe daha zorlaştırıyor gerçekten de. Ayrıca kitabın içinde yer alan Latince cümlelerin açıklamasının sayfa altlarında değil de kitabın en arkasında yer alması ayrıca yorucu oluyor. Onlarca kez kitabın en arkasına bakmak durumunda kalıyorsunuz. Bu da ayrıca yorucu oluyor olur için. Son olarak Umberto Eco'nun bu kitabı da bildiğimiz roman türlerine girmiyor. Bu kitabı bir bilim-roman veya Eco-roman olarak değerlendirmek gerekir. Okumak isteyenler, çok çok fazla yorulacak ve kitabı anlama da ve anlamlandırma da oldukça fazla oldukça fazla zorlanacaklardır.
(İncelemede yer alan bazı cümleler alıntıdır.)