Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1/10 puan verdi
FATIMA’NIN ELİ || YORUM
Beğeneceğime dair içimde hiç şüphe bulunmayan kitapları sevmediğimde yaşadığım hayal kırıklığını tarif edemem sanırım. Sadece sevmemekle kalsaydım yine iyi, yazara ve yazdıkları satırlara öyle kızgınım ki kitabı bitiremedim bile. 944 sayfalık bu koca kitabın sadece 250 sayfasını okuyup ruhen beni çok huzursuz ettiği ve rahatsızlık verdiği için yarım bırakmak zorunda kaldım. İnanın sonunu bir parça da olsa merak etmiyorum. Belki merak etseydim devamını getirirdim. Neyse, niçin böyle hissettiğimi sizlerle de paylaşayım. Ama öncelikle konusuna değinelim. Biraz da tarih barındırdığı için araştırmalarım eşliğinde okudum kitabı. Bu değerlendirmeyi de büyük bir titizlikle yazmaya çalıştım ancak kusurum varsa affola. Baştan belirteyim, çok çok uzun bir yorum olacak. Kitabın tamamını okusaydım ne kadar yazardım diye düşünmeden edemesem de yazmaya başlıyorum. Kitabımız 1560’lı yıllarda İspanya Hıristiyanları egemenliğinde bulunan Endülüs’te geçiyor. Eskiden Müslüman egemenliğinde bulunan Endülüs, yaklaşık 1400’lerin sonunda İspanyalıların ele geçirmesiyle oradaki Müslümanları zorla Hıristiyan dinine sokmuşlar. Yeni doğan çocukları zorla vaftiz edip, pazar ayinlerine katılmayı mecburi tutup hatta katılmayanları öldürmeye dahi kalkışıp ve daha bir çok farklı şeyle tüm Müslümanları asimile etmeye çalışmışlar. Tarihlerini, kültürlerini yok etmek için giyimlerini hatta anadilleri olan Arapçayı bile yasaklayarak ruhen ve bedenen ızdırap çektirmişler. İlgilenen olursa tarihte bunların yapıldığına dair kararnameler yayınlandığı yer alıyor. Hatta bu insanlara Morisko denen bir lakap bile takmışlar. Anlamı ise “Müslümanlardan geriye kalan şey” , kara-“esmer tenli” ve “vaftiz edilmemiş, zındık” manalarına gelmekteymiş. (Kitabımızda bu şekilde anlatıldığı gibi tarihi kaynaklardan yaptığım araştırmalar sonucunda bir parça kurgu eşliğinde de olsa gerçekten de Müslümanlara eziyet çektirdiklerini öğrendim. Tek taraflı okumamak adına sadece Türkçe kaynaklar değil yabancı kaynaklardan da makaleler okuyarak objektif bir şekilde değerlendirmeye çalıştım.) Ardından 1568 yılında Müslümanlar bu eziyetlere karşı isyana kalkışarak Endülüs’ü yeniden bir Müslüman ülkesi haline getirme çabası içine girmişler. Bu isyanın adı ise Gırnata İsyanı. Krallarının ismi kitapta genelde Aben Humeya olarak geçse de bu isim Arapça kökenli olup orijinali İbn Ümeyye’dir. Kitapta da bahsediliyor olabilir ancak tam anımsamadığım için yine de değinmek istedim. Bizim baş karakterimiz ise Hernando adında annesi Ayşe’ye yıllar önce tecavüz eden bir rahibin müslüman bir oğludur. Hıristiyanlar Hernando’nın çok üzerine düşer hatta ona okuma yazma öğretmek gibi eğitim-öğretim imkanı sağlarlar. Hem babasının rahip olması hem de Hıristiyanların ona önem vermesi bakımından Müslümanlar arasında hor görülen ve dışlanan bir çocuk olarak büyümüştür Hernando. Hatta ona gayrimeşru olduğunu belirtmek için “Nasıralı” unvanı ile hitap etmeye başlamışlar. Üvey babası İbrahim ise Hernando’ya karşı oldukça sert bir tutum içinde bulunup, herhangi bir şey yapmasa dahi fiziksel ve ruhsal şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir insan olarak ele alınmış. Hatta annesi Ayşe’nin bile İbrahim’in yanında oğluna sevgi göstermesine müsamaha gösterilmediğini görüyoruz. Hernando ise iki arada kalmış ve iki tarafa da tam olarak ait olamadan büyümüş bir karakter. Hiçbir yere ait olamamak kadar zor bir durum yoktur sanırım. Hani derler ya en kötü karar dahi kararsızlıktan daha iyidir diye, aslında onun gibi bu durum da. Kötülerin tarafında da olsan tarafsız olmaktan daha iyidir. . Buraya kadar her şey normal ilerlerken 1568’de gerçekleşen Gırnata İsyanı ile yaşananlar beni oldukça rahatsız etti. Öncelikle yazarın anlatımıyla size aktarmak istiyorum. Ruhen rahatsız olabilirsiniz bu yüzden isteyenler bu kısmı okumayabilir. . İsyanın başlangıcıyla Müslümanlar tüm Hıristiyanları meydanda toplayıp 10 yaşından büyük tüm erkekleri çırılçıplak bırakıp bağlarlar. Kadınlarının ve kız çocuklarının bu olanlara seyirci kalmalarını sağlayarak zorla Müslüman olmalarını isterler veya Müslüman olmazlarsa öldürüleceklerini belirtirler. Müslüman olmayanları sahiden de boğazlarından keserek öldürürler. Zaten büyük bir çoğunluğu dininden dönmeyerek ölümü tercih eder. Küçücük çocukları bile çırılçıplak soyulmuş halde kadınların ve kız çocuklarının önünde canice katlederler. Kısaca Hıristiyanların onlara yaptıklarından intikam alırlar. Hernando hala bir ikilem içinde ve Müslümanların bu yaptıkları karşısında şaşkına dönmüş durumda. Bir diğer kısımda ise Türklerin de Müslümanların çağrısına koşarak savaşa katılmasının ardından yaşananlarla ilgiliydi. Yeniçerilerden bir tanesinin el arabasıyla üzüm satan bir adamın üzümlerinden bir avuç alıp yemesinin ardından mal sahibi yeniçeriye kızarak onu ittirince sırf ittirildiği için yeniçerinin adamın elini bileğinden kesmesini ve sadece yeniçeriye dokunduğu için dövülmesine değinilmişti. Bir diğeri ise Hernando’nun annesi Ayşe’nin Hıristiyanların elinden kaçarken kendi kızı sanarak Fatıma adında başka bir müslüman kızı yanlışlıkla yanında getirmesiyle alakalıydı. Fatıma ise 13 yaşında evli bir kadın. Ancak kocasının nerede olduğunu bilmiyor. Bir de bebeği var hatta. Ayşe’nin kocası İbrahim ise Fatıma’dan gözlerini ayıramaz, açgözlü bir şehvetle bakar. Fatıma ise bu durumdan oldukça ürker. İlerleyen sayfalarda ise hiç hoş olmayan şeyler yaşanır. Son olarak bahsetmek istediğim kısım ise Hıristiyan kadınların ve kız çocuklarının Müslümanlar tarafından pazarlanmasıyla ilgili. Bu bölümde Hernando’ya satması için zorla bir kız çocuğu verildiğinde karşısına çıkan yeniçeri, kız çocuğuna şehvetle yaklaşıp onun saçlarını okşamaya başlıyordu, Hernando ise bu duruma oldukça celalleniyor ancak bileği kesilen adam aklına gelince yeniçeriye dokunmaktan dahi çekiniyor. Bir müddet sonra yaşanan tatsız tartışmalarla beraber Hernando kız çocuğunu yeniçeriden kurtarmayı başarıyor. . Bu anlattıklarım kısım sadece küçük bir kısmını oluşturuyor kitabın. Zaten kitabın sadece 250 sayfasını okudum. Bu bölümleri okurken tüylerim diken diken oldu ve bu yazılanların kasıtsız olamayacak kadar bilinçli bir şekilde yazıldığını düşünüyorum. (Tekrar ediyorum bunlar sadece benim düşüncelerim.) İsyanlar ve savaşlar mutlaka acı barındırır, çok can yakar ve kalp kırılır. Ancak her şeyin bir sınırı vardır. Bazı hatalar hiç yapılmamalıdır. İnsanlık onurunun korunmadığı hiçbir durumu savunamam. Bu yüzden Müslümanların ve Türklerin bu denli vahşi anlatılması çok zoruma gitti. En kötüsü ise Müslümanların ve Türklerin dünyaya bu şekilde lanse edilmesi. Aslında bir tek Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da vahşice anlatılmıştı ancak Avrupa eksenli bir roman olmasından ötürü Müslümanlar ve Türkler kitapta daha vahşi bir tutuma sahipti. Muhtemelen benim okumadığım kısımlarda Hıristiyanlar da dozajı arttırmıştır ancak okumadığım için yorum yapamıyorum. Ki zaten tarihe bakıldığında Hıristiyanların Müslümanları asimile etmeye çalıştığı ancak başarılı olunamadığı yer alıyor. İspanyol yazarların bazıları Hıristiyanların bu tutumunu Soykırım olarak bile değerlendirmiş. Merak edenler araştırabilirler. . Kitapta Türklerin ve Müslümanların şehvetine çok düşkün olması ve evlilik dışı cinsel ilişkiyi yani zinayı normal karşılaması gibi birçok islam karşıtı düşünceleri anlatan paragraflar görebilirsiniz. Elbette ki tüm Türkler ve tüm Müslümanlar %100 doğru diyemem ancak bir kişi de mi gerçek Müslüman gibi davranmaz? Bir kişi bile mi insaflı olamaz? Bir de karakterlerin tüm bu vahşeti yaparken Allahu ekber demeleri, namaz kılmaları, şehadet getirmeleri ve Müslüman olduklarını söylemeleri resmen ironiydi. Özellikle şu dönemde İslamiyet’in ve Türklerin kötülenmeye çalışılması bu yazılanlara karşı beni daha çok düşündürttü. Niçin bu karakterler kendi kutsal kitaplarına bile aykırı davranmışlar? Niçin bir kişi bile “Durun, bu yaptığımız yanlış!” dememiş? Elbette ki fanatikler çıkabilir, ama bir tane bile fanatikliğin esiri olmayan birisinin olmaması beni epey şaşırttı. Demek istediğim bu iki camianın yansıtılma şekli hepsinin böyle olduğunu ifade eder biçimde olmasındandı. Yani, kitaba bir tane bile olsa bu camiaları doğru yansıtan birisi olsaydı, örnek insan olarak nitelendireceğimiz biri yer alsaydı İslam ve Türk toplumlarının dış gözden görünüş biçimi farklı olabilirdi. Bu şekilde tüm Türkler ve Müslümanlar vahşi, gaddar ve acımasız olarak nitelendirildi diye düşünüyorum. Şimdi tutup da Hıristiyanların hepsi kötü de diyemeyeceğimiz gibi aynı sözleri diğer toplumlar için de söyleyebilmemiz gerekir bence. . Goodreads’te kitap hakkında yazılan yorumları okurken yazarın müslüman karakterleri tanımlaması hakkında şöyle bir tanıma denk geldim ve çok hoşuma gitti. “Her nasılsa inancın ruhunu tarif edemedi, sanki hiç portakal yememiş biri meyvenin tadını tarif etti. İnanç değil de bilimsel bir rapor gibi.” Öyle güzel tanımlamış ki çok hoşuma gitti, sizinle paylaşmak istedim. Yazarın islam hakkında çok bir şey bilmediğini düşünüyorum. Örneğin kitapta şöyle bir kısım vardı. Evlilik öncesi cinsel ilişkiyi haram saymazken evlilik öncesi cinsel ilişki yaşadıktan sonra hamileyse çocuk doğana kadar, değilse 3 ay kimseyle evlenemeyeceğini islam dininin yasakladığını belirtiyor. Halbuki bizim dinimiz zinaya yaklaşmamamızı emrediyor. O halde niçin kitapta gayrimeşru ilişkiye yasak demiyor? Eğer böyle bir kitap yazılacaksa yazarın islam hakkında daha çok araştırma yapması gerekirdi. . Bir diğer belirtmek istediğim kısım ise yazarın tarihi bilgileri aldığı kaynakçaları belirtmemiş oluşu. Eğer tarihi bir roman yazılıyorsa kaynakça konulması gerekir diye düşünüyorum. Eğer kaynakça yoksa bu yazılan bilgilerin doğruluğundan şüpheye düşülmesi kadar doğal bir durum yoktur herhalde. . Sözün özü kitapla hiç anlaşamadım. Sadece bana bazı tarihsel bilgiler katması ve beni araştırmaya sevk etmesi kitap hakkındaki olumlu düşüncelerim arasında. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum ki, herkesin bir kırmızı çizgisi vardır. Benimki de dinim ve milletim. Bunlara zarar gelmesine tahammül edemem. Kitaba olan tepkim bu yüzden bu şekilde oldu. Kitabı tavsiye eder misin diye soracak olursanız maalesef ki tavsiye etmeyeceğimi söylemek isterim. Yine de okuyup okumamak konusundaki karar sizin. Sağlıkla kalın. Puanım: 1/5
Fatıma'nın Eli
Fatıma'nın EliIldefonso Falcones · Pegasus Yayınları · 2011205 okunma
·
384 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.