Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

356 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
1923 Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye- Yunanistan arasında din esasına dayalı bir nüfus mübadelesi başlar. Zorunlu göç 1930’lu yıllara kadar devam eder. Bu göç sırasında Murtaza da annesi ve kardeşiyle birlikte Yunanistan’dan gelerek Çukurova’ya yerleşir. Zorunlu göçle gelen göçmenlere ülkelerindeki kadar burada da varlık verilecektir. Çoğu göçmen yalan beyanda bulunur; yalnızca bir gecekondusu olanlar bile arazilere, konaklara sahip olurlar. Ancak Murtaza yalan söylemez ve memlekette malı mülkü olmadığını beyan eder. Bu davranışı hem ailesi hem de hemşerileri tarafından akılsızlık olarak değerlendirilir. Ailesi onu suçlar annesi yokluktan ölür. Kardeşi yanından ayrılır. Murtaza’nın obsesif bazı davranışları vardır. Gerekli gereksiz sürekli aynı şeyleri tekrarlar. (Kolağası Hasan Beyin mübarek şehit kanı dolaşır damarlarımda. Ankara’da devlet hem da hükümet burda da ben. Amirlerimden aldım kurs hem da sıkı terbiye) insanları bıktırır ve alay konusu olur her yerde. En büyük amacı Balkan savaşında şehit olan dayısı Kolağası Hasan gibi olmaktır, sırf üniforma giyebilmek için gece bekçisi olur. Fakir bir hemşehrisinin kızıyla evlenir. Ondan tek beklentisi dayısına benzeyen erkek çocuklar doğurmasıdır. Onun dışında kadını sevmez, ona değer vermez. Bir erkek çocuğu olur, adını Hasan koyar. Hasan’dan dayısı gibi asker olmasını, düşmana kurşun sıkarken şehit olmasını bekler oysa Hasan sanat okuluna gitmek ister. Hasan’dan umudunu kesen Murtazanın 4 kızı daha vardır ama onlar kızdır değersizdir Murtaza için. Bir erkek çocuğu daha olur, aynı beklentilerle onun da adını Hasan koyar. Gece bekçiliğinden fabrika kontrolcülüğüne transfer edilir. Burda da obsesif davranışları, aşırı kuralcılığı yüzünden işçileri illallah ettirir. Aynı fabrikada çalışan kendi kızı gece makine başında uyuyakaldığı için onu döver, kız başına darbe alınca beyin kanaması geçirir ve acı bir şekilde ölür. Diğer kızı da aynı fabrikada çalışmaktadır ancak ablasının ölümüne üzülmez bile çünkü ölümü yaşadığı hayattan yeğ tutar. 1946-1947’li yıllara gelindiğinde ülkede siyasi olaylar artar. Demokrat partililer ve CHP’liler arasında büyük kavgalar başlar. Fabrika işçilerinin çoğu demokrat partilidir. Murtaza Chp’lidir. Bu da bahane edilir ve zaten sevilmediği yerde istenmez. Bir gün büyük oğlu Hasan da işçilerin arasında Murtazanın üzerine gelir ve şöyle der: Yeter artık yeter, utanıyorum senden. Senin gibi bir babam var diye yerlere geçiyorum. Maskara oldun dünyaya. Bizi de kendin gibi rezil ediyorsun. Hayattan son umudu küçük oğlu Hasan’dır. Hasan da onu hayal kırıklığına uğratacak bir suç işleyerek tutuklanır. Murtaza mahkemeye tanık olarak çıkar ve artık tükenmiştir. Kendi oğlum dahi olsa suçunun cezasını çekmelidir affedilmemelidir der ve döner gider. Romanın arka planında Orhan Kemal ne anlatmak istemiş: öncelikle bu bir dönem romanı, genellikle köylü insanları anlatan Orhan Kemal bu romanında şehirde yaşayan insanları resmetmiş. Murtazanın hikayesi trajikomik, o kraldan çok kralcı insanların resmi. Ayrıca ülkemizde hiçbir bilgisi olmadan siyaset konuşmayı seven ne çok insan varmış ki hala varlar. Neden bilmiyorum herkes siyasetten anlamak zorundaymış gibi. Roman çok basit bir dille yazılmış, her seviyeden okurun anlayabileceği gibi. Okurken yer yer güldüm Murtaza’ya ama daha çok sinirlendim. Çok fazla tekrara düşülmüş benim naçizane fikrim. Kitap 356 sayfa ama 150 sayfada yazılabilirmiş. Zaten yazar romana bazı bölümleri sonradan eklediğini önsözde de belirtiyor. Orhan Kemal bunu karakteri daha iyi yansıtabilmek amacıyla yapmıştır muhtemelen. Yine de Murtaza’nın konuştuğu yerlerde aynı cümleleri defalarca okumaktan sıkıldım. Çok okumalar diliyorum herkese.
Murtaza
MurtazaOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20183,394 okunma
·
315 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.