Kitap iki farklı zamanı anlatıyor bizlere; Nazi Almanya’sı ve 1972-73.
Hannah Sterling annesi yaşıyor olmasına rağmen anne sevgisinin ne demek olduğunu bilmiyordur. Annesi Liesolette öldükten sonra annesinin sırlarını çözmeye karar verir ve Almanya’ya, varlığını bile yeni öğrendiği büyükbabasının yanına gider.
İşte ondan sonra bizlere geçmiş anlatılmaya başlıyor.
Hannah’nın annesi Lisoelette’in hayatını okuyoruz. Onun imkansız ve tehlikeli aşkını, yaşadığı zorlukları, çektiği acıları...
Benim en çok severek okuduğum bölüm Liseolette’in anlattıkları oldu. Çünkü olayın içine orada daha çok dahil oluyorsunuz. Ben bu dönemde geçen kitapları okuyup, filmleri izlemeyi sevdiğim için çok severek okuduğum bir kitap oldu. Üstelik, her ne kadar bize bir kurgu anlatılsa da, birçok olayın aslında gerçekte yaşanıldığı ve birçok insanın hala bunun acısını çektiği unutulmamalı. Kitabı okurken bazen sevinecek, heyecanlanacaksınız bazen de öfkeleneceksiniz. Ama bu tarz kitaplar ilginizi çekiyorsa okuduğunuza pişman olmayacaksınız.