yazar bu kitabında tamamı ile mistik bir din anlayışını savunuyor.. uğraşmadan dünyadan elini ayağını çekip sadece ibadet etmek.. kader anlayışı tam bir cebriyye görüşü.. yani senin eylem ve isteklerin önemli değil, sen sadece Allah'ın yazdığını oynuyorsun çabalamaların uğraşmaların hep boş.. küçük bir pasaj paylaşmak istiyorum kitaptan bu ne demek istediğimi daha net ortaya koyacaktır; ''kader ve kazaya inanmak başarısızlık anında Allah'ı suçlamaktır ki zaten bu şansı bize veren O'dur. Niçin şansımızı kullanmak varken, kendimize saldıralım, anlamış değilim.'' burda belirtilen kader anlayışına göre insan zaten her şeyde Allah'ı suçlar ki çünkü senin eline bir hak vermemiş ve sen tümüyle yazılanı oynuyorsun, demez mi insan yarın ahiret günü benim hiç bir suçum yok diye? sorumluluk yok irade yok hani imtihanın mahiyeti? insan sınırlıdır Allah güzergahlar belirlemiş, iyiyi kötüyü belirtmiş ve insan ona göre hareket eder, yaptıklarının tümünden mesüldür bu yüzden. ve mistik bir yaşam yoktur İslam da aksine mücadele vardır.
kitapta kapitalizmin ve batının insanlar üzerinde ki oyunları, mutluluklarımızı ve hüznümüzü onların belirlediği nerde koşmamız ve nerde durmamız gerektiğine dair eleştiriler yer alıyor bunlar çok güzel yerinde düşünceler ama bunları dile getirirken herşeyden elimizi ayağımızı çekip durmak değildir aslolan. her aktif kötülüğün ardında pasif ve sessiz olan iyiler vardır netice de.. kitapta yer yer uygunsuz, bir müminin ağzına yakışmayacak örnekler de yer alıyor. usluba aşırı önem veren birisi olarak hiç yakıştıramadım. yinede tüm bunları yazarın sonradan müslüman olmasına bağlıyorum, kitabında ki argo kelimeleri diğer yayınlarında kaldırmış duyumlarımca..