Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

148 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7755 günde okudu
Kendini Bulmak...
Siddhartha, daha çocukken hayatın anne-baba sevgisinden, saraylı olmaktan çok daha fazlası olduğunu idrak etmiş ve içindeki "ben"i arayışa koyulmuş bir prens. Sürüye ait koyun olmayı reddedip, tüm sahip olduklarını elinin tersiyle iterek, hatta babasına bile karşı koyarak çileci gezginlerin arasına katılır Brahman'ın oğlu Siddhartha. Arıar durmadan ve hiçbir öğreti tatmin etmez artık onu. Ve hiçbir öğretmene ihtiyaç duymadığı sırada karşılaşır Gotama isimli Buddha ile de. Buddha'ya saygıda kusur etmez, onun vaazlarını da dinler bol bol ama onun yoluna da ait hissetmez kendini. Öyleki, Antikçağ Yunan şüpheci- sofist filozoflarından Gorgias'ın deyimiyle "Hiçbir şey yoktur, olsaydı da bilemezdik, bilseydik de başkalarına söyleyemezdik." noktasına gelir. Yazarın buraya kadar anlatmak istediği şey, dünyada bilinen ilk en köklü din kabulü görmüş Hinduizm'in bir parçası olan Brahman-Atman ilişkisi ile insanın ve fiziki dünyanın Tanrı'nın yansıması olduğunu savunan Platonculuk'un ta kendisi aslında. Hatta İslam filozoflarınca "vahdet-i vücut" olarak adlandırılan bu görüş, Tanrı'nın Evren'den ayrı, aşkın bir varlık olduğunu, yaşadığımız bu dünyanın onun yansıması ve parçası olduğunu kabul eder ve İbrani dinlerin de özünü oluşturur. Hâlâ arayışını sürdüren Siddhartha, ayrılır çilecilerin arasından. Bilinmezliğe olan inancıyla arasına katılmaya karar verdiği insanlara karşı da kibirlidir aslında. Her şeyi çok iyi bildiğini iddia ederek ve kendini kutsallaştırarak aşağılar insanları. Ama sonrasında yaşadıkları onun o olması için gerekli olan her şey tek tek gelip yoklar onu. Ve artık yepyeni bir hayat bekler Siddhartha'yı. Yazar bundan sonrasında da, bu dünyada yaşamamıza rağmen bu dünyayı reddeden, yaşam yerine ölümü kutsayan, sevmeyi, haz duymayı hatta kadınları yok sayan vahdet-i vücut öğretisine karşı vahdet-i mevcut gerçeğiyle devam ediyor yoluna. Vahdet-i mevcut yani batıdaki adıyla "panteizm" kabaca, Tanrı'nın Evren'in ta kemdisi olduğunu ifade eden öğretidir Üstün insan kavramını reddeder. Panteizm'de insan sadece insandır ve evrendeki her varlıkla eşittir. Ama gelin görün ki, varoluşundan bu güne dek insan, yine kendi gibi olan insanlara kutsallık atfetmekte hiç geri kalmamıştır. Roma imparatoruna ve mitolojisine kafa tuturak putları yıkan Ibrahim, kendisini ve kendisinden sonra gelenleri putlaştıran insanları görseydi, yine girişir miydi acaba böyle işlere? Işte bu bitmek bilmez kutsallık anlayışından ötürü panteizmde yani vahdet-i mevcutta Tanrı'nın, evrenle bir sayılması inancının Tanrı'yı kutsallıktan men ettiğini düşünen İslam filozoflarınca bu öğreti sapkın ilan edilmiştir. Halbuki, Hallac-ı Mansur'dur panteizm, Ahmet Yesevi'dir, Yunus Emre'dir, Hacı Bektaş-ı Veli'dir. Ağaçtan, toprağa, denizden balığa, rüzgardan yağmura, köpekten kuşa, sevgiden nefrete, siyahtan beyaza, doğumdan ölüme, iyiden kötüye her şey panteizmdir. Insan dahil her şey, kâinatın aynasıdır... Panteizm, Hesse'nin Siddhartha'sının da yoluna ışık tutuyor. Platonculuk'un aksine doğada her şeyin değişim olduğunu savunan, bugünkü materyalizm, natüralizm, panteizm akımlarına ve hatta bilime öncülük eden bu düşüncenin mimarı olan Antikçağ Yunan filozofu Heraklitos'un "Aynı ırmakta iki kez yıkanamazsın." sözünden yola çıkılarak, kitapta ırmak metaforu ile anlatılanlar Siddhartha'nın gözünden yeoyeni bir pencere açıyor tüm okurlara. Siddhartha'yı evrenin birleştirici gücü sevgiyle tanıştıran, onu dönüştüren ve ona kendini bulduran şeyi özümsediğinizde, siz de artık eski siz olmuyorsunuz, benden söylemesi... Sevgiyle kal, kâinatın aynası insan Çav bella...
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202038bin okunma
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.