Bir sağ kroşe sonra sol ve yine sağ kroşe. Fowles " Fransız Teğmenin Kadını " ile beni nakavt etti.
Evet evet abartmıyorum. Öyle ki son düzlükte oturup kalktım, kalktım oturdum heyecandan okuyamadım. " Delirdim sanırım ben" dedim :) :) İnanılmaz keyif alarak okuduğum, kurguya, karakterlere, yazarın donanımına, üslubuna hayran kaldığım bir kitap oldu benim için.
Edebiyatın en güzel tarafı ters köşe yapmaya şaşırtmaya olan müsaitliği bence, sağ gösterip sol vurma... Fowles kitapta bu yönünü öyle zekice ve ustaca kullanmış ki az önce okuduğum sayfa bir sonraki sayfada ne okuduğumu sorgulattı.
Kitap isminden yola çıkarsanız bir aşk romanı okuyacağınızı düşünürsünüz. Ama asla salt bir aşk romanı değil. Viktorya döneminin en dindar en katı toplumsal kurallarını, sosyal sınıf farklılıklarını, feodal düzenin yerini almaya başlayan hiyerarşik düzeni, kahramanlarına yüklediği karakteristik özelliklerle o kadar muazzam anlatmış ki Fowles bir satırında bile sıkılmadım.
Ama ama ama... Hepsinden çok beni benden alan kadın karakter (Sarah) üzerinden verilen mesajlar. Öyle katı kuralları olan bir dönemde ; baş kaldıran, dik duran, özgüveni yıkılmaz sarsılmaz bir kadın. Kendi tutku ve isteklerini toplumsal değerlerin üstünde tutan, özgürlüğün değerini farketmiş, erkeklerin hiç de vazgeçilmez olmadıklarını anlamış, ben kadınım ve varım diye bağıran bir kadın. Toplumun baskına aldırmayan, sosyal eşitsizliğe boyun eğmeyen, bir adım arkanızda, sağınızda solunuzda değil ayaklarımın üstünde kendi yolumda kendi doğrularımla diyebilmeyi başarmış bu muazzam kadının hikayesi okunmaya fazlaca değer.
Ve Sarah' ın bu cümlelerinin altını çizerken sayfayı yırttım ;
" Olanaksız bir şey için yas tutmayı yasakladım kendime. "
Ben deneyimlemenizi çok isterim.