“Fakat hiçbir Alman yoktur ki, Türkiye’ye geldiğinde bir halı peşine düşsün. Hiçbir Alman yoktur ki, “desinler” hastalığına tutulmuş olsun. Gene hiçbir Alman yoktur ki, memleketinde bulunmayan veya kendi öz malı olmayan şeylere karşı yapışkan olsun.
Oysaki bizler, ancak at arabası yapmayı becerebilirken, son model arabalarla at arabası için yapılan yollarda caka satıyoruz. Arabayı kullanan, iki kere ikinin dörtte ettiğini bilmez, yanında karışı vardır sosyete heveslisi, çarşafıyla arkada anası oturur, cami meraklısı...”