Böyle bir kitap için söze nereden başlanır bilmiyorum..
Okurken ilk sayfalarında zorlandığım, ortalarında sevmeye başladığım bir kitap. Sonlara doğru ise en sevdiğim kitaplar arasına gireceğinden emin bir şekilde okumuş olduğum kitap.
C. ya da Aylak Adam. "O" kişiyi arayan bir adamın hikayesi. Onun için "O" kişiyi bulmak daha zor. İmkansızı arıyor çünkü..
Okuyanı ikilemde bırakan, zor diyebileceğimiz karakterlerden biri daha Aylak Adam. Anlamak, çözmek isterken daha da karmaşık buluyorsunuz onu. Karamsar, umutsuz ve mutsuz olmaktan memnun bir görüntü çiziyor neredeyse. Beni en çok şaşırtan şey ise umutsuz bir adamın "O" nu ararken bu kadar hayalperest olabilmesiydi. Aylak adam kendisiyle de çeliştiği için okuyucuyu da buna itiyor sanki. Onun düşüncelerine katıldığınız da oluyor, şiddetle karşı çıktığınız da oluyor. Onu hem seviyorsunuz hem de sevemiyorsunuz. Hayata karşı yakınmalarını değil de çabalamamasını sevemiyorsunuz.
Eleştirel olmasını değil, kendini eleştirmeyi becerememesini sevemiyorsunuz. Karamsar olmasını değil, mutlu olan insanları çekememezliğini sevemiyorsunuz.
Hayatına giren kadınları değil, o kadınlara yaşattıklarını sevemiyorsunuz..
C. "Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?" diye soruyor. Değil oysaki. Herkes gibi o da dünyanın merkezinde biricik, tek olduğunu düşündüğü için böyle söylüyor. Başkasının da aynı sorunlarla baş ettiğini hiç düşünmeyiz zaten..
C. toplumdan kendini soyutlamış. Bir duvar örmüş diğer insanlarla arasına. Soranlara Aylakım ben diyor. Toplum dayatmalarından, sesli dile getirilmeyen ama herkesçe uyulan kurallardan sıkılmış. Adım attığı her yerde sahtekarlığı ve ikiyüzlülüğü hissediyor. Hayatından memnun olanları da küçümser bir havası var gibi. Ama içten içe neden onlar gibi olamadığını, neden onların arasında barınamadığını da sorguluyor..
Bireylerin gelecekteki yaşamını şekillendirmede çocukluk döneminin önemini de görüyoruz Aylak Adamda. Bir şeyi seviyor ya da sevmiyorsak, belli bir hareketi yapıyorsak, belli bir düşünce de takılıp kalıyorsak bunlar çocukluktan kalma izlerin yansımaları oluyor. Onun kadınlara olan davranışları, tikleri, aylaklığı...
"Babam adamsa ben olmayacaktım." Onun bu cümlesi, ailenin ve çocukluk döneminin önemini tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Babasıyla arasında olan ilişkiyi de özetliyor aslında. Ve bu durumun onun hayata bakış açısını nasıl şekillendirdiğini de görüyoruz kitapta. Çok normal değil mi? Toplum, kişiyi iyi ya da kötü etkiler, değiştirir diyoruz. Peki aile toplumun en küçük birimi, toplumun bir parçası değil mi? Aileden sevgi görmemiş biri topluma karşı ne kadar sevgi dolu olabilir? Ailesinden umudu olmayan bir insanın toplumdan umudu olmasının ihtimali nedir?
Aylak Adam'ın yaşamı beni oldukça etkiledi, üzdü. En çok da geçmişinden getirdiği yüklerden dolayı mutluluğa cesaretinin olmayışı üzdü..