Türk aydınının o tarihte önüne çıkan mesele, "Türk proletaryası"nı patronların sömürüsünden kurtarmak değil "Türk milleti" olabilmektir. Bunun için de iktisadi hayatta "Türk patron" yaratma özlemi güçlüdür. Ermeni, Rum ve Bulgar sosyalistlerini yakından tanıdıkları halde, enternasyonalist proletarya hareketine ilgi duymamışlardır. İttihat ve Terakki'nin Alman etkisiyle, tıpkı Abdülhamit gibi, imparatorluğun dışındaki Müslümanları ayaklandırmak üzere komandolar gönderdiği ve resmen "Osmanlıcılık"ın egemen bulunduğu bir ortamda, milliyetçilik anlayışı da henüz karışıktır. Gökalp, o tarihlerde milliyetçiiği bir "ülkü" olarak ele almakta ve "bunu Türk aydınının halkçılık, yani Türk toplumunu kalkındırma davasında girişeceği siyasi ve kültürel çabalar da bir ölçü, bir yön-verici olarak" ileri sürmektedir.