Magdalena Carmen Frieda Kahlo Calderón veya sadece Frida; son sergisine ambulans arabası ile gelen Frida, bir elinde sigara diğer elinde tekila şişesi, kendi hayatı ile dalga geçermiş gibi yaşadı. Bol kahkahalı ve küfürlü konuşma tarzı vardı, Salvador Dali’yi ressam olarak görmezdi ‘’olsa olsa, o da zorlayarak, görüntü üreticisi denebilirdi’’demişti, Picasso ise Diyego’ya ’’Ne sen, ne Derain, ne de ben, Frida Kahlo gibi yüzleri çizmeyi bilmiyoruz…’’ diye mektubunda yazdı. Sürrealist akımının kurucusu Andre Breton’nun kendisini kesinlikle sürrealist olarak kabul etmeyen Frida’ya ‘’Siz bir gerçeküstücüsünüz’’ dediklerinin üzerine ‘’Hayır, ben gerçeküstücü değilim. Bütün bunlar, gerçeğinden fazla gözde büyütülmüş şeyler. Oysa ben en azından bir şeyden eminim: Kendi gerçeğimi resmediyorum’’, diye cevap verdi.
Röportaj esnasında ona boş zamanlarında ne yaptığı sorusuna tereddütsüz ’’Aşk yapıyorum efendim…’’diye cevap verdi. Asi, isyankar, bir kalıba sığdıramadığımız kişiliğini babasının Alman olup Aşkenaz kökenli oluşuna mı (bazı kaynaklarının bunu yalanladığı) yoksa Meksikalı annesinin ta Kızılderelirerinin soyuna dayanmasına mı borçludur bilinmez.
İyi bildiğimiz tek şey Frida’nın çocuk yaşta geçirdiği poliomyelit hastalığından sonraki büyük kaza… Sağ kurtulmayı başardı ve ard arda yapılan ameliyatların sonrasında uzun bir iyileşme sürecine girdi. Diyego Rivera ile aşk ve evlilik hayatı bir yandan anlamsız görünse de birlikte olmalarına birden çok sebep vardı, küçümsemeye gelmez sebeplerinden bir tanesi – bir birlerini çok iyi anlayabilir olmalarıydı.
Bir diğer sebep ise ikisinin de komünist olmalarıdır. Frida’nın evdeki kitaplıkta Marx, Lenin, Stalin’in yazdığı ve okunmaktan yıpranmış hale gelen birçok kitabı vardır. Yatağının başucunda da Marksizm-Leninizm akımının kurucuları ve onların izlerinden giden kişilerin portreleri var, bilhassa Mao Zedong’un portresi eskimiş güzel ahşap çerçevesindedir. Frida’nın tekerlikli sandalyesinin yanında şövalenin üzerinde yarım kalmış Stalin portresini duruyor; sert ve ciddi yüz ifadesi, üzerinde beyaz tören kıyafeti var ve sadece tek omzundaki apoleti çizebilmiştir, ikincisini çizmeye ömrü nihayet göstermedi.
... Diyego’nun Frida’yı durmaksızın aldatması, Frida da sütten çıkmış akkaşık değildi… Mavi Evinde Rus devrimci Trotski ailesinin bulunması, Diyego’nun Mayakovski ile tanışıklığı… Bohem hayat yaşayan bu ikiliyi nasıl anlayalım …
Frida’nın son senelerini fiziksel ve duygusal çöküntülüğünü bastırabilmek adına ilaçlara, içkilere, uyuşturucuya bağlanması… Otuzdan fazla ameliyat geçirip ve hayat boyu korseleri kullanmak zorunda olan, Frida, sana kim ne diyebilir ki!
Onun çizdiği resimler; onlarca, yüzlerce… Onlardan bir tanesi ‘’Henry Ford Hastanesi’’; kadın ressam kendi can acısını portresine aktarırken herkes ona baktığından soğuk kanlılığını koruyamaz iken o bunları yaşayıp haykırıyordu. Dışarıda, arkadaşları ve dostları ile çok gülüyordu, sanki hayatta en mutlu insan oymuş gibi, ama içindeki annelik duygusu, evlat sahibi olamamanın verdiği hayal kırıklığını hep üzerinde taşıyordu. Asıl gerçek yaşadıklarını ve karakterini onun tablolarda ve güncesinde görebiliyoruz. Hayatının son 10 yılını günce tutarak devam ettirdi, Frida’nın vefatından ancak 40 yıl geçtikten sonra Meksika’nın arşivlerinden çıkartılıp yayınlanmıştı. Güncenin 170 yaprağı Frida’dan kalan mirasının bir parçasıdır.