Garange'nin bir kitabını daha bitirdim bu gün. Bu okuması, bitirmesi en zor olan kitaptı açıkçası.
Daha önce de okuduğum Garange kitaplarında sıkıldığım olmuştu. Mesela Şeytan Yemini, Leyleklerin Uçuşu, Ölüler Diyarı. Hepsi sıkmıştı, ilk sayfaları okurken yaşadığım heyecanı yavaş yavaş kaybetmiştim sonlara doğru. Ama Taş Meclisi benim bitirmekte en çok zorlandığım Garange kitabı oldu. Bir türlü hızlanmayan tempo, yapmacık duran, hatta zaman zaman abartıya kaçan karakterler ( Sıradan bir etnolog iken eğitimli iki Spetnaz - Rus Özel Kuvvetleri- askerini gözünü kırpmadan öldüren ve tüm kanıtları soğuk kanlılıkla ortadan kaldıran Diane bahsettiğim konuya en güzel örnektir), hikayenin ilerleyişindeki saçmalıklar vs.
Garange kitaplarını okuyanlar yazarın zaman zaman hikayelerinde fantastik öğeler içeren konulara yaklaştığını bilirler. Amabu yaklaşmanın sadece okuyucuyu yanıltma taktiği olduğunu da bilirler. Çünkü Garange fantastik hikayeler yazan bir yazar değildir. Benim bu kitaptaki en büyük hayal kırıklığım konunun fantastik olaylara, doğa üstü güçlere bağlanmış olmasıydı. Şekil değiştirenler, büyüler, şifacılar. Neredeyse Marvelvari bir hikaye. Defalarca okumayı bırakıp bırakmama konusunda düşündüm. Okuduğu kitabı yarım bırakmayı sevmeyen bir insanım. Zorladım, bitirmeye uğraştım. Yine de son sayfaya kadar bir umudum vardı. Bir yerde mutlaka bir ters köşe vardır diyordum ama yanılmışım. Tartışmasız okuduğum en kötü Garange kitabıydı. Hatta bu kitap bitince başka bir Garange kitabı olan '' Koloni'' ye başlamayı düşünüyordum ama sanırım bu düşüncemi değiştirmek zorunda kalacağım. Bir süreliğine de olsa başka yazarlara, hatta başka kitap türlerine yönelmekte fayda olduğunu düşünüyorum