Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

232 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 saatte okudu
Ya Aslında Özel Değilsem?
*Bu yazı biraz benim hakkımda olacak. Belki de biraz sizin hakkınızda olur. 6 aylıkken konuşmaya, 9 aylıkken yürümeye, 3 yaşındayken okumaya başlayan bir bebektim. Ailem bu çocukta normal olmayan bir şeyler var diyerek beni İstanbul’da bazı yerlere götürdü ve oralarda değişik testlere tâbi tutuldum. Bu testler sonucunda gelen IQ seviyem gerçekten de normalin çok üstündeydi ve o zaman için sadece 5 yaşındaydım. Zaten okuma-yazma bildiğim için beni ana okulu ve birinci sınıfı atlayarak direkt ikinci sınıftan eğitim öğretim hayatıma başlamam gerektiği söylendi. Ama ailem yaşıtlarımla beraber okumamın benim için daha iyi olacağını söyleyerek bunu kabul etmedi. İlkokula başlandığında okulda çok sıkılıyordum. Tüm sınavlarımdan 100 tam puan alıyordum ve yapılan deneme sınavlarında Türkiye dereceleri elde ediyordum. Katıldığım satranç turnuvalarında, Futbol turnuvalarında madalyalar,kupalar ve üstün başarılar elde ediyordum.Daha ilkokul birinci sınıfta İngilizceyi sökmüştüm. Beni tanıyan herkes diyordu ki “Bu çocuk gerçekten de özel olmalı.”. Biraz daha büyümeye ve ergenliğe girmemle beraber orta okulda bende bir şeyler değişti. Çünkü etrafımdaki bu kadar çok konuşmanın üzerine ben de kendi kendime “Ben madem bu kadar zekiyim; herhangi bir şeye neden uğraşayım ki müthiş zekamla nasıl olsa hepsinin üstesinden gelirim” düşüncesi hakim olmaya başladı. Ve gerçekten de bir süre boyunca “Müthiş” zekamla bir çok şeyin üstesinden geldim. En azından o dönem için böyle sanıyordum. İzmir’de çok iyi sayılabilecek bir liseye girebildim. Liseye gelindiği zaman o eski üstün yeteneklerimin yavaş yavaş azaldığını ve eskisi gibi olmamaya başladığını fark etmeye başladım. Satranç, futbol ve yabancı dil ile ilgilenmeyi minimum düzeye indirdim. Üniversite sınavı zamanı geldiği zaman kendi kendime dedim ki “Ben, özelim ve bu yüzden istediğim her yeri kolay bir şekilde kazanabilirim”. İlk darbe burada geldi ve başarısızlığı tattım. Ve ilk defa orada sordum kendime “Ya aslında özel değilsem?”. Ama bu ilk sorgulamam çok anlamlı olamadı çünkü etrafımdaki herkes buna ailem de dahil bana güveniyordu ve inanıyordu. Bir kere daha denedim ama bu sefer özel dersler, dershaneler,bir sürü zorlama derken en sonunda bu ülkedeki herkesin gözünde iyi olarak sayılabilecek bir puanla Tıp Fakültesine giriş yaptım ama yine de başarısız gibiydim ve daha önce içimde olan o soruyu tekrar soruyordum: “Ya aslında özel değilsem?”. Evet ben buraya gelmiştim ama gerçekten bunu mu istiyordum. Okulu bırakıp bilgisayar mühendisliğine yatay geçiş yaptım.Daha sonra oranın da bana göre olmadığına karar verip Tıp Fakültesine geri geldim ve geldiğim gibi çok başarısız olarak sınıfta kaldım. Her şey çok ironikti. Ben herkesin parmakla gösterdiği örnek çocuk, herkesin imrendiği altın çocuk hem fiziksel hem mental olarak dibe vurmuştu. Çocukken, neredeyse profesyonel olarak futbolcu olacakken şuan 120 kilo olmuştum. İlkokulda, 2-3 yıl üstlerimle okuyabilecekken şuan kendimden 4 yaş küçüklerle okuyordum. Eskisi gibi satrançta iyi değildim turnuvalarda çok feci şekillerde yeniliyordum. “Müthiş zekamla” her şeyi başarabilecekken şu an neden böyleydim ve o soru artık büyük harflerle zihnimdeydi: “YA ASLINDA ÖZEL DEĞİLSEM? YA ASLINDA SIRADAN BİR YAZGIYA SAHİP OLARAK YARATILMIŞSAM?” Bunun yerine kendi kendime doğru soruyu sormaya başladım “Ya aslında özelsem ve kendi yazgımı kendim belirliyorsam?” Bu hayatta yapacağınız en önemli konuşma kendi kendinize yapacağınız konuşmadır. Ben o zamanlarda kendimle bütün hayatımı değiştirecek konuşmalar yaptım; prensipler edinmeye, kendi gözlerimi açmaya ve bir Anka kuşu gibi küllerimden doğmaya karar verdim. Buradaki en önemli kelime karar vermek. Çünkü bir rutine alışmaya, elimdekilerle yetinmeye ve mutsuz kalmaya devam edip etmemek tamamen o kararı vermekle ve uygulamakla ilgili. O hayatta ömrümün sonuna kadar kalmak yerine şu anki hayatı seçtim. Eğer ben bu kararı vermeseydim şuan olduğum kişi kesinlikle olamazdım. Şuan sabah 4te kalkıyorum artık güneşin doğuşunu izleyebiliyorum. Her gün saatlerce ders çalışıyorum artık okulumda ilk sıralardayım. Her gün spor yapıyorum artık daha fitim. Yılda 100 kitap okuma hedefime son hızla ilerliyorum artık daha bilgiliyim. Beni aşağıya çeken tüm kötü alışkanlıklardan ve insanlardan kurtuldum artık daha fazla kendimin farkındayım. Yoğun bir şekilde Almanca öğreniyorum ve tüm bunların sayesinde potansiyelime hiç olmadığım kadar daha yakınım. Her şeyden daha önemlisi artık daha mutluyum. Kitap okuyanlar ikiye ayrılır; Tatar çölünü okuyanlar ve okumayanlar. Veya şöyle bir ayrım yapabiliriz. Özel olduğunu düşünüp yıllarca Bastiani kalesinde bir umut içinde yaşayanlar veya burayı terk edip gerçeklerle yüzleşenler. Sizin Tatar Çölünüz nedir? Sizin Bastiani Kaleniz nedir?
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,1bin okunma
··
2.905 görüntüleme
Özlem DALGIN okurunun profil resmi
Çok güzel bir yazı olmuş.Çok etkilendim.Taa içimde hissettim duyguyu!Şu ifadeyi çok beğendim: ❝Ya aslında özlesem ve kendi yazgımı kendim belirliyorsam!❞ Hepimiz özeliz aslında değil mi?
Leman Altıner okurunun profil resmi
Ne güzel bir inceleme olmuş, biyografi tadında... Hayattaki en önemli şey insanın gerçek özbenliğini bulması galiba, fazla beklemeden ve hayatı kaçırmadan... Bu bağlamda "Tatar Çölü" çok özel ve kazanımlarla dolu bir eser. Hayat beklemeyecek ve bekletilmeyecek kadar kısa ve güzel, yaşamak adına... Kaleminize sağlık 📚🌺
Kemal Berkay Buran okurunun profil resmi
Hiçbir zaman "Tamamdır ben buldum gerçek benliğimi" diyemeyebiliriz ama onu arayışımız esnasında dönüştüğümüz insan belki de daha önemli. Teşekkür ediyorum güzel yorumlarınız için :)
ELİF PAPATYA okurunun profil resmi
Baştan sona merakla okudum incelemenizi. Çok güzel bir noktaya deginmissiniz . Emeğinize sağlık , başarılarınızın devamını diliyorum . Dilerim herkes sizin gibi kendiyle konuşmayı başarır ve başarı merdivenlerini tırmanır birer birer 👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.