Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

252 syf.
8/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Paul Auster'i üniversite hocamın tavsiyesiyle okumaya başladım. Bu okuduğum dördüncü kitabı falan sanırım. Gerçekten çok iyi bir yazar, göz açıp kapayıncaya kadar bitiriyorsunuz kitaplarını, o kadar akıcı. Keyifli okumalar. "1967 baharında New York’ta başlayan roman, iç içe geçen dört bölüm boyunca Paris’e ve Karayip Adaları’na kadar uzanan karmaşık bir ilişkiler zincirini anlatıyor. Şair olmak isteyen üniversiteli Adam Walker, siyasal bilimler profesörü Rudolf Born ve sevgilisi Margot ile başlayan aşk üçgeni, Walker’ın ablasını, Born’un üvey kızını da içine alan dörtgenlere, beşgenlere dönüşüyor. Vietnam savaşına öfkeli 68 Kuşağı’nı, enseste kadar varan coşkulu bir cinsel açlığı, sürekli bir adalet arayışını felsefi göndermelerle ören Görünmeyen, bir solukta okuyacağınız ve unutamayacağınız bir başyapıt.” İlk okuyuşta insanı son derece etkileyen bu tanıtım, kitabın ilk bölümünde oldukça belirgin karakter tasvirleri ile desteklenmiş. Bir partide tanışan Adam Walker, Rudolf Born ve Margot’un edebiyat üzerine yaptıkları konuşmalar, Margot’un Adam’a karşı beslediği cinsel iştahın üstü kapalı anlatılışı, karakterlerin ruh hallerinin ve kıyafetler ile mimik ve atmosfer betimlemelerinin zenginliği çok sürükleyici bir hikayenin geldiğinin habercisi oluyor. Kitabın ikinci bölümü Paris’te geçiyor. Adam Walker’ın Born ile yaptığı iş anlaşması ve gelecek hayalleri bir anda Born’un gereksiz bir cinayet işlemesi ile suya düşüyor. Suya düşen sadece iş ortaklığı değil, aynı zamanda okuyucunun hayalleri. Kitap duygusal ve erotik karakter tarzından bir anda polisiye bir hal alıyor. Kitabın bir sonraki bölümü, aslında geçmiş zamanda anlatılan bu hikayenin günümüzdeki Adam Walker tarafından yazıya dökülüp otuz küsür senedir görmediği ve aslında pek de kendisini umursamayan bir arkadaşına yazdığı bir mektubu göndermesiyle başlıyor. Bu söz konusu arkadaş Adam’ın haline acıyıp ona cevaplar yazmaya başlıyor. Adam hastadır ve muhtemelen ölmek üzeredir. Adam yazılarında bozuk bir dil ve zaman anlatımı kullanıyor, arkadaşı da bu yazıları yine bozuk bir şekilde okuyucuya aktarıyor. Bir an yaratıcı diye düşündüğümüz bu tarz bir süre sonra edebiyattan uzak gelebiliyor okuyucuya. Sonraki bölümde Adam, öz ablasıyla olan cinsel deneyiminden rahatsız edici bir ayrıntılar zinciri ile bahsediyor. Altmış küsür yaşında başarısız bir yazarın hiç arkadaşının kalmaması sonucu 30 küsür senedir görüşüp konuşmadığı ve pek de tanımadığı bir kişiye yaşadığı ensest ilişkiyi bütünüyle iğrenç algılanabilecek ayrıntılarla anlatması zaten okuyuculara pek de yutturulabilecek cinsten bir kurgusal değil. İşte burada aklımıza kitabın tanıtım cümleleri geliyor; “gerçekle bellek, yazarlıkla kimlik arasındaki belirsiz sınır”. Kitap geçmişteki Adam’ın genç benliğine dönüş yapıyor. Bu sefer de Adam’ın seks bağımlısı kimliği kendini gösteriyor. Tam bunun ayrıntılarını alacak iken rota bu sefer Adam’ın birdenbire Born’dan intikam almayı planlamasına çevriliyor. Derken hiçbir olayın çözülemediği kurgu Adam’ın ölümüyle heyecandan uzak bir hal almaya başlıyor. Mektupları gönderdiği arkadaşı onun evini ziyarete gittiğinde ablası ile karşılaşıyor ve Adam’ın ona gönderdiklerinin kopyalarını utanarak ona veriyor. Adam’ın ablası bütün bunların uydurma olduğunu, Adam ile herhangi bir şekilde cinsel ilişkiye girmesinin imkansız olduğunu söylüyor. İşte okuyucuya kitabın devamını okuması için bir bahane! Ne yazık ki kitabın geri kalanında diğer olaylar gibi bu da aydınlığa kavuşmuyor. Değişken tarzı ve kurgusal bunalımı ile Paul Auster’ın “Görünmeyen” adlı kitabı, “gerçekle bellek, yazarlıkla kimlik arasındaki belirsiz sınır” teması ile çıkılan yolda cinsel saptırmalar ve polisiye meraklar ile okuyucunun aklında birçok cevapsız soru ile sona eriyor. Empati ve acımanın zayıf olduğu kurgu, aynı zamanda cinselliğin sömürüldüğü bir tuzak gibi.
Görünmeyen
GörünmeyenPaul Auster · Can Yayınları · 2012932 okunma
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.