Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
“Hayvanlar ET denilerek önce dilde öldürülür,” diyor Carol Adams. Sahiden et ne demek? Her gün, (azınlık bir grup dışında) herkesin günde bilmem kaç öğün ve kaç farklı biçimde tabağında bulunan bir şey.. Et.. Ve buna rağmen nasıl üretildiği, önümüze geldiği hakkında düşünmenin marjinal sayıldığı bir şey. Et.. Önce bir şeyi açıklığa kavuşturalım: bahsettiğimiz “şey” bir meta değil. Canlı: Hayvan. Yazar buna vurgu yapmak amacıyla seçmiş bu başlığı: HAYVAN YEMEK! Kitabın başlığından yola çıkarak bu kitabın “hayvanlar canlıdır bu nedenle et yemek yanlıştır” dediğini düşünmek ÇOK büyük bir hata olacaktır. İnsanların bir çoğunun veganlık ya da vejetaryenik denilince aklına bu cümle gelse de bulunduğumuz yüzyıl itibariyle meselenin bundan çok daha farklı bir yere evrildiğini bilmek gerek. ( Zaten kitabın da bu görüşü kabul ettirmek gibi bir amacı yok) Ben de diğer fikirlere sonsuz saygı duymakla birlikte aslında hayvan yemenin “yanlış” olmadığını düşünenlerdenim. Aksi görüş bana romantik bir doğa tasviri gibi geliyor. Çünkü tam tersinin olmasını dilesek de doğaya baktığımızda bir canlının hayatta kalması için gerekli olan beslenme eylemini ancak (bitki ya da hayvan) başka bir canlıyı öldürerek gerçekleştirebildiğini görüyoruz. (her ne kadar farklılıklar olsa da bitkilerin acı çekmediğini düşünmememiz genel olarak insan merkezli düşünce sistemimizin bizi ittiği büyük yanılsamalardan sadece bir tanesi: evrimagaci.org/bitkiler-de-aci... )Bu yüzden tek başına hayvan yeme eylemini “etik dışı” olarak nitelendirmek doğru olmayacaktır AMA hayvan yemeyi tercih edin ya da etmeyin , hayvansal gıdaların üretilme süreci hepimizi ilgilendiren, hepimizin sorumlu olduğu bir konudur. Geçmişteki üretim faaliyetlerinden oldukça farklı bir şekilde 21.yy’da her şey ,hiç olmadığı kadar hızlı, fazla ve ucuz üretiliyor ve biliyoruz ki bunun karşılığında bir tüketim çılgınlığı da mevcut . Kapitalist üretimde esas olan maliyeti en az olacak şekilde en fazla ürünü üretmek yani basitçe olabildikçe fazla kar elde etmek olduğu için “etik” kavramının yerle bir olması şaşırtıcı değil. Ve üstüne üstlük tükettiğimiz sürece soru sormamamız gereken bir sistem bu. Aptalı oynarsanız sınai besiciliğin hayvanları maruz bıraktığı vahşeti görmezsiniz çünkü. Peki sınai besicilik ne demek? Basit bir tanımla, hayvanların kendi dışkılarından kaçacak bir alanlarının dahi olmadığı, güneş görmeyen, seslerden ve kan kokularından öleceklerini anlayıp strese girdikleri yerlerde, zaten sınai besicilik yüzünden kısalan hayatlarını geçirdikleri ve elektroşok, kafatasına çelik zımbalama, parçalama, vücuda delikler açıp kanı boşaltma, kuru ağaç kesmekte kullanılan makinelerle “canlı canlı” doğranma, suda boğulma ve bu kitap sayesinde öğrenebileceğiniz ve düşmanınızı öldürmek isteseniz aklınıza gelmeyecek vahşi yollarla öldürülmesi, “bitik” diye tabir edilen sağlığını yitirmiş ayakta bile duramayacak “canlı” hayvanları bir çöp konteynırına atıp uzaklaşmanın yasal olması demektir.#117172567 Bu sektörde çalışmış insanların söyledikleri bazı örneklere bir göz atalım: “Bir keresinde şok tabancası gün boyu bozuktu, onlar da bıçağı alıp ayakta duran ineğin boynunu arkadan yarıyorlardı. Öylece düşüverip titiryorlardı. Bir de yürüsünler diye kıçlarından bıçaklıyorlardı hayvanları. Onları feci dövüyorlardı… İnekler dillerini dışarı sarkıtmış ağlıyordu. Bunu anlatması güç. Kulağa gerçekten adice geliyor ama (elektrikli) cihazı alıp gözlerine dayadım. Ve öylece tuttum.” “Domuz beni tekmelerse bunu fena ödetirim havalarına bürünüyorsun. Zaten öldüreceksin ama yetmez. Acı çekmek zorundadır… Bıçağı daldırırsın, ittirirsin, nefes borusunu patlatıp kendi kanında boğulmasını sağlarsın. Burnunu ikiye ayırırsın…” “Tavukların dörtte birinde stres kaynaklı kırıklar var. Tepeleme diziliyorlar; kendi dışkılarından kaçamıyor ve asla güneş göremiyorlar. Tırnakları kafes çubuklarına dolanarak büyüyorlar. Kesileceklerini hissediyorlar…” #117331629 #117335693 #120249791 Şu seçiğim kesitlerin en hafifleri olduğuna emin olabilirsiniz.. Bunu abartmak için söylemiyorum, alıntı olarak paylaşmak isterdim bazılarını ama herkesin akışta bu kadar “detaylı” bir canilik okumak istemeyebileceğini düşündüm ve aynı sebepten burada da yer vermiyorum ki bunlar yeter de artar bile. Ayrıca bunların kaynağının ne olduğunu merak edenler için söylüyorum, kitap bu noktada çok tatmin edici. Birinci kişilerin anlattıklarına ve kaynakçaya bol bol yer verilmiş. Aslında bu konu insan iki yüzlülüğünü net bir şekilde gözler önüne seriyor. Çünkü eğer çıkıp birilerine bir hayvana işkence etmenin, dövmenin, acı çektirmenin iyi mi kötü mü olduğunu sorsak herkes bu konuda hemfikirdir: Bu yapılmaması gereken bir şeydir. Ama aynı insanlar işkence ile üretilen ürünleri tüketmekten hiç çekinmezler.” Nasıl üretiliyor bu?” diye sormazlar, başka birisi onların bu soruyu sormasına vesile olduğunda da ani tepki gösterirler. (Mesela bu konuları konuşmak istemezler) çünkü aslında onlar da burada yanlış bir şeylerin döndüğünün farkındadır ama HERKES KENDİ DAVRANIŞ BİÇİMİNİN “ETİK” OLDUĞUNUN SÖYLENİLMESİNDEN HOŞLANIR. Yani basit bir şekilde kendi ahlak yasaları, yaptıkları şeyin “doğru” olması değildir önemsedikleri; önemsedikleri şey kendi yaptıkları şeyin doğru olarak adlandırılmasıdır. Mesela Yahudilik ve İslam gibi dinlerde kitapta da değinildiği gibi, etin “yenilebilir” olması için hızlı ve acısız bir kesim olması gerekir. Yani günümüzde tüketilen etin “helal” ya da “koşer” olması mümkün değildir. Kendini “dindar” olarak adlandıran insanlar neden bu konuda sessizler? “Böylesi bir esaret… kelimenin ahlaki olarak en nötr anlamıyla vahşettir denebilir… Bu vahşeti farklı göstermek ya da saklamak için elden ne geliyorsa yapıldığını, küresel boyutlu bu şiddeti unutturmak ya da çarpıtmak için uğraşıldığını kimse inkar edemez, bu konuda ciddiyetle diretemez.” İkinci bir soru ise şu: İnsanlar bunu neden yapar? Ve bu sorunun basit ama üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek çarpıcı cevabı: Sadece yapabilecek gücümüz olduğundan. Yapıyoruz çünkü YAPABİLİYORUZ. Bu noktada sınai besicilik Descartes’in hayvanları bir makine olarak görme fikrinin hayata geçmiş versiyonudur. (ki eminim makinelere daha iyi davranılıyordur çünkü ilginçtir, hayvanlara bunu yapan bizler eşyalarımıza bile “hürmet” gösteririz) #120693886 #120690486 Buraya kadar en önemli bölüm olan hayvan hakları ile ilgili olan kısımdan kabaca bahsettim, peki bunun insan sağlığına yansıması? Bu şartlarda üretilen, şişirilmiş ve üzerinde ne olduğu belli olmayan kimyasallar kullanılmış ürünlerin sağlıklı olduğunu iddia etmek gülünç olacaktır.#119381628 En basit örnek: yapılan araştırmalara göre özellikle de kırmızı et kanser ve kalp krizi riskini artırır. “Ne olduğu belli olmayan” kelimesinin hayat bulduğu kan dondurucu bir örnek daha vereyim ve böylece bu sektörün her açıdan ne kadar güvenilmez olduğunu anlamış oluruz: “Kanada’da bir domuz besicisi onlarca kadını, normalde domuz leşlerinin asıldığı kancalara asarak öldürdü. Mahkemeye çıkarıldığında bazı kadınların insanlara yedirildiği anlaşılınca büyük bir tiksinti seli yaşandı. Tüketenler kıyılmış domuz etiyle insan eti arasındaki farkı anlayamamıştı.” Bu noktada denetimlerin nasıl olduğunu açıklamaya gerek kalmadı sanırsam.. Ve çevre… Kısaca bahsetmek gerekirse (ki bu konuda kısaca asla yeterli değildir) inkar edilemeyecek büyüklükte bir tehlike olan küresel ısınmanın gerçekleşiyor olmasında hayvancılığın müthiş bir payı vardır.#117176644 Dünyadaki tüm fabrikalar ve araçlar hayvancılığın verdiği zararı vermiyor. Çünkü tarım yöntemlerimizle aslında bir karbondioksit emici ,çözümümüz, annemiz olan toprağı karbondioksit salar hale getiriyor ONU DA öldürüyoruz. Ve dünyanın üçte birini kaplayan çiftlik hayvanlarının beslenmesi bu çarpık tarım üzerinde muazzam bir baskı oluşturuyor. Halihazırda içinde bulunduğumuz pandeminin sebeplerinden bir tanesi de hayvancılık.. Bu kitap 2012 yılında çıkmış ve zaten yıllardır bilim insanlarının bahsettiği ama herkesin sanki gökten inmişçesine şaşırdığı pandeminin kaçınılmazlığından da uzunca bahsetmiş. İnsanın zorbalığı yüzünden oluşan ilk pandemi ve son da olmayacak. Doğayı yok ederek hayvanların yaşam alanlarını kısıtlamak, böylece türler arasındaki etkileşimi çarpıklaştırmak suretiyle aslında “zararsız” olan organizmaların bir sürü insanın ölümüne sebep olduğu öhöm! BİZİM bir sürü insanın ölümüne sebep olduğumuz bir başka olay! Bu durumda söylenmek yapacağımız en son şey olmalı ne yılı suçlayalım ne de başkalarını.. Herkes işe kendinden başlasın çünkü başka suçlu yok. Ve zalim olmak sandığımızdan çok daha kolay ve yaygın #117553516 Nereden tutsak elimizde kalan bu sınai besicilik meselesinde de önce hayvanlar ve dolaylı olarak da bizler için değişime kendimizden hatta tabağımızdan başlamalıyız çünkü Dr. Jane Goodall’ın da dediği gibi: “Çevrenizdeki dünyayı etkilemeden tek bir gün geçiremezsiniz. Yaptığınız(ya da yapmadığınız) şey bir fark yaratıyor ve ne tür bir fark yaratmak istediğinize siz karar vermelisiniz.” Dr. Jane Goodall #117174183 #117866321 #119378038 #120687888
Hayvan Yemek
Hayvan YemekJonathan Safran Foer · Siren Yayınları · 2012293 okunma
··1 alıntı·
983 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Çok özenli bir kitap incelemesi ve aynı zamanda farkındalık oluşturacak harika bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık. Yabancı bir arkadaşım vardı. Normalde vejetaryen besleniyordu ama sadece kendisi kestiğinde tavuk yediğini söylemişti. Kimisi sanki vahşi görmüş gibi bakmıştı çocuğa ama bence onun yaptığı daha çok yaptığının/yediğinin sorumluluğunu almaktı. Kendi adıma saygı duymuştum. Bence eğer bunu göremeyecek duyamayacak şahit olamayacak kadar hassassa ve bunu canilik olarak görüyorsa bir insan, önüne gelen o muhteşem sunumlu kebabı (ya da biftegi) de yememeli. En büyük iki yüzlülük bu sanırım. Ben buna rağmen yiyorum dese bile en azından dürüst dersiniz.... Tekrar teşekkürler bu güzel ve detaylı incelemeyi bizlerle paylaşıtığınız için.
Esma okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim!🌼 Geleneksel hayvancılığa (yani sınai besiciliğin zıttına) kesinlikle karşı değilim. O zaman hayvan yenmesine karşı çıkmazdım ve günümüzde böyle bir imkanı olan varsa da karşı çıkmam ama ben yine yemezdim herhalde :) Bu kişisel bir tercih olurdu o zaman şimdi ise zorunlu olduğunu düşünüyorum
Sultannn okurunun profil resmi
Et yemek uğruna hayvanlara yapılan bu zulümlere maalesef kayıtsız kalıyoruz. Üzülerek okudum. Ellerinize sağlık.
Esma okurunun profil resmi
Maalesef öyle hocam! Her şey bizim çevremizde dönmeye devam ediyor (!) Teşekkür ederim 🌼
Odessa okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık, çok faydalı bir inceleme olmuş. Umarım daha fazla kişiye ulaşır..
Esma okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim ✨ Bir şeylere etki etmesini dilerim
Anna K. okurunun profil resmi
Çok güzel ve detaylı bir inceleme olmuş, kaleminize sağlık. Ben çok farklı bir yerden bakacağım olaya ama. Geçenlerde 1K'da bir yorum görmüştüm, kurban bayramında akıtılan kanlarla ilgili. Çoluk çocuğun önünde yapılması, vahşilik olmasıyla ilgili bir yorumdu. O zaman çok düşündüm, evet, hayvan kesmek vahşilik gibi gözüküyordu ama şu vardı, biz zaten kesilişini görsek de görmesek de o hayvan kesiliyor. Düşündüm ki, belki de amaç budur. Hiç düşünmeden ağzına attığın hamburgerin bir zamanlar yaşayan bir canlı olduğunu farketmek. Doğayla iç içe yaşayan ilkel toplumlarda yiyeceğe, özellikle ete saygı duyulduğunu görürüz. Sebebi bu olsa gerek, kendileri besleyip kendileri kesiyorlar. Önlerine marketten alınmış fabrika yapımı bir ürün gibi gelmiyor çünkü.
Esma okurunun profil resmi
Kesinlikle öyle! Bu hayvan yemek ve zulüm meselesi gözlerden ırak olduğu için soyutlaşmış durumda. Ve gerçekten ben de Kızılderililer ve diğer toplulukların sahip olduğu etik değerlerin kaynağının doğa ile iç içe yaşamak olduğunu düşünüyorum. Bizler ise artık çok yabancıyız , düşmanız doğaya ama kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz ve teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim ✨
elif okurunun profil resmi
Vegan olmayi havali olmak icin istemiyorum, sirf hayvan sevgimden dolayi ve bu yuzden cevremdeki insanlar tarafindan, ailem tarafindan yargilaniyorum. Sirf hayvanlari sevdigim icin, sirf nasil olduruldugunu bile bilmedigim bir canliyi pisirip yiyemedigim icin ! Disarida vegan olmayan tatlilari yiyemiyorum diye arkadaslarim yargiliyor, tuhaf ve oyunbozan olan ben oluyorum. Sirf evimde kedim ve kopegimi severken, sokak hayvanlarini beslerken ‘guya’ dinin yiyebilirsiniz dedigi hayvanlari yiyemiyorum diye ! Bu dinin izin verme meselesini bahane olarak sunan varsa eger, yemek zorundasin da denmiyor ki, senin kararin secim senin diyor.. Gercekten inanilmaz..
Esma okurunun profil resmi
Dediklerinizi çok iyi anlayabiliyorum çünkü çoğu zaman benzer şeyleri yaşıyorum. "Tuhaf" ya da "duyar kasan" konumunda görüldüğümü biliyorum ama ben bunu asla bir akım olarak görmüyorum. Diğer insanların her gün tükettikleri ve parçası oldukları bir şeyin arka planını sorgulamaması ve bunu yapanlara da böyle muamele etmeleri bizim ayıbımız değil :) Kim bilir farkında olmadan daha ne çok şeyin bilinçsiz destekçisi ve müşterisiyiz ama bence önemli olan bunu fark etmek ve sonra harekete geçmek. Ve insanların sırf zevklerinden vazgeçmemek için dini vb. şeyleri kendi işlerine alet etmeleri ise gerçekten çok üzücü. Bana göre en büyük erdem bir şeyi sadece doğru olduğuna inandığımız için, diğerleri ne der diye demeden yapmaktır. O yüzden sizi de tebrik ediyorum ve bazı insanlara karşı çok çook sabır diliyorum :)) Umarım sizin gibi bilinçli insanların sayısı artar.
2 sonraki yanıtı göster
Alyoşa Karamazov okurunun profil resmi
Üzülerek okuduğum güzel bir inceleme.
Esma okurunun profil resmi
Teşekkür ederim ✨ gerçekten de vahşetle boyanmış bir gerçek maalesef..
Aynur okurunun profil resmi
Her kelimesi sonuna kadar haklı olunan bir inceleme çok güzel yazmışsınız. Bu yazıdan sonra okumayı düşünüyorum ben de.
Esma okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🌿 Ve iyi okumalar dilerim, gerçekten bilgilendirici bir kitap
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.