Yalnızlık, boşluk hissi, hayatın anlamı, anlaşılma isteği hakkında düşündüren bir kitaptı.
Bu kavramlar karamsar ve kasvet yüklü çağrışımlar oluştursa da insanda, kitap boyunca ne kasvet hissettim ne de karamsarlığa kapıldım. Okudum ve düşündüm sadece.
1940 Güney Amerikası' nın , zencilerin, fabrika işçilerinin yoksulluk atmosferi sardı sarmaladı beni. (Carson McCullers'in bu romanı güneyin gotiği olarak adlandırılmış.)
Yazarın hayatını okuyunca da kitabın kahramanlarından Mick'in yazardan esinlendiğini keşfedince daha bir keyiflendim.
Kitap bitti ama bana söyleyecek daha başka şeyleri var eminim, tekrar okuyacağım daha sonra.
Kitabın ismi gerçekten kitaba çok uymuş bu arada.