Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

199 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
!!!SPOLİER!!! Kişisel olarak gelişiminizi yeterli buluyor musunuz? Kişisel bütünlüğünüz ne ölçüde? Kendinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz? Davranış ve sözlerinizin bilincinde misiniz? İletişimlerinizde anlaşılmıyor musunuz? İletişimleriniz sadece bir ihtiyaç gideriminden mi ibaret ? Yadırganıyor musunuz, kabul görmüyor kaale alınmıyor musunuz? Anne- baba olarak çocuğunuzu yetiştirirken çocuğunuzun çocuk olduğunu unutuyor musunuz? Çocuklarınızın sahibi olduğunuzu zannederek çocuklarınızın ne kadar sınırları içerisindesiniz? Siz kimsiniz? Biz kimiz? Ben kimin? Yazar insanları ikiye ayırıyor. Bilinci donanmış ve bilinci donanmamış kişiler olarak. Bir olay karşısında iki farklı insanın olaya bakış açısını, tepkilerini yazmış. Ve bu örneklerle kendimi yer yer bilinci donanmamış kısımda buldum. Doğru bildiğim, doğru kabul edilen yahut şöyle demeliyim doğru olarak bana öğretilmiş ve genel kabul görmüş her davranış, söylemlerin aslında ne kadar yanlış olduğunu gözler önüne seriyor. Yazar kitaba ilk olarak algılama konusu ile başlıyor. Bir resime bakan iki farklı insanın iki farklı anlamlar çıkarması halinde yazar, insanların gördüklerini, kabul ettikleri zemine göre algıladıklarını söylüyor. Bir olayın ya da durumun iki farklı insan için aynı önemi, ehemmiyeti taşımamasının sebebini kabul ettikleri zemine bağlıyor. Ve bunun için de “ Zemin, algılamayı etkiler. Bu algılamaya uygun davranırız ve davranışlarımızda sonucu belirler.” diyor. Daha sonra yazar insanın iki yüzünün olduğundan bahsediyor. Bunlar: ‘Sosyal yüz ve Can ( iç dünya)’. Yazar iletişimlerin genelinde sosyal yüzün baz alındığını söylüyor. Güçlü, samimi ve sıcak bulduğunuz iletişim ve etkileşimlerinizde Can’ a yani iç dünyamıza hitap edildiğini söylüyor. Can’a hitap edilmeyen iletişimin bizler için gurur kırıcı, üzücü ve ihtiyaç gidermekten başka bir şey olmadığını örneklerle açıklıyor. İç dünyadaki mesjların dışarı yansımasını da insanların ‘münasebetsiz biri’ olarak görülmemek için, sosyal -dış- ortama göre uygun hale getirdiğimizi ve iletişimi öyle kurduğumuzu söylüyor. İç dünyayı sosyal dünyaya uyarlayarak iletişim kururuyor ama bunun farkında olmuyoruz. Hatta çoğu çoğu karşımızda bizimle iletişim kuran kişinin de iç dünyasından bir haber yaşıyoruz. İncinmeler, içeride bir yerlerde kırılmaların , yok sayılmaların bütünü olarak duygu birikimine dönüşüyor. Ve yazar bunu öyle anlatıyor ki bazen iletişimde Can’ı hesaba katılmamış bir çocuğu bazen yetişkinliğe adım atmış- atmaya çalışan- bireyi bazen yetişkinliğinin yanı sıra hayat koşturmacasında kendini, özünü unutmuş hizmette bulunan bir başkaca kişi anlatıyor, anlıyor ve üzülüyorsunuz. Çünkü bunu bizde herkes gibi herkese yapıyoruz. Kimsenin haline bakmadan işimizi görüp sağlıksızca kurduğumuz iletişimi insafsızca bitiriyoruz. Bu kişiler dışarıda karşılaştığımız kişiler olmaktadır. Ama bazı örnekler var ki onlar aile bireylerinin aile de yaşayan diğer bireylere yaptığı iletişim (!) sanılan muamele. Galiba en acımasızı bu. Kişinin en yakınından zarar görmesi oysa onların bunu yarar kabul etmesi ve bunu yaparken lütuf bahşediyormuş gibi davranmaları. Bunlar: “ Başkasını seven oğlunu kendi istedikleri kızla evlenmezse babasının kendisini asacağının tehdidi, doyduğunu hisseden kızın tabağında kalan köftelerin zorla anne tarafından yedirilmeye çalışılması; annenin çocuğunun kendi doyma bilinci taşımadığını, çocuğunun her şeyini kendisinin en iyisini bildiğini zannedip onun sınırlarını taciz etmesi” Bir de beni etkileyen başka bir olay : “ Köprü gişesinde geceden beri robot bir makine gibi çalışan, sosyal yüzünde iş hayatının etkisi ve stresi ile yorulan Can’a bakıldığında birçok yönden yorgun olan adam … “ Yorgun olmak ve yorulmak aynı anlamı içerdiği düşünülse de özünde aynı anlamlar için kullanılmayan iki kelime. Bu iki kelimeyi kullandığımız yerler birbirlerinden çok farklı durumlardır.! ( Dipnot:Bu son olay bizzat yazar tarafından yaşanmış olup yazar bu adamın iç dünyasına hitap ettiğinde adam afallamış ve beklememiştir önemsenmeyi. Yazar önemsemiş ve onun halini hatrını sormuştur. Ve adam ilk defa karşılaştığı belli olan bu olaydan dolayı sevindiğini belli etmiştir. ) Son olarak yazar “ İletişim çok kanalı bir süreçtir; her bir duyu organı iletişim kanalı işlevi görür. Görsel, işitsel, dokunsal, kokusal, tatsal kanallar yoluyla aldığımız ve verdiğimiz mesajların her birinin iletişimde önemi vardır. Ayrıca bu kanallar arasında ahenk vardır.” diyor. Karşımızdakini daha kendisiyle konuşmadan nitelendirmemizde bazen de oluşan ön yargılarımızda bu kanalların etkisi büyüktür. Bilincinin farkına varmak ve onu donanımlı hale getirip kendini geliştirmek nesiller yetiştirip, büyütmek isteyen herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum ve tavsiye ediyorum. Güçlü iletişimler için kişisel bütünlüğümüzü tamamlayalım ve sağlıklı nesillerle emsalsiz bir toplum oluşturalım. :):)Şimdiden iyi okumalar:):)
İletişim Donanımları
İletişim DonanımlarıDoğan Cüceloğlu · Remzi Kitabevi · 20146,5bin okunma
·
283 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.