O üniformasız ve bayraksız insanlar neden ölümü göze aldılar?Italo Calvino’nun ilk romanı “Örümceklerin Yuvalandığı Patika”. Garip ismine ve Calvino’nun önsözde, artık olgun bir yazar olarak bu ilk denemesi hakkında kendisine yönelttiği kıyasıya eleştirilere rağmen bence etkileyici ve başarılı bir roman.
İtalya’da, Ligurya kıyılarında bir kasabada, öksüz ve yetim bir ayakkabı tamircisi çırağı olan ve fahişe kızkardeşi ile birlikte yaşayan küçük Pin’in gözünden, faşistlere karşı direniş hareketini anlatıyor Calvino bu romanında. İkinci Dünya Savaşı dönemi, Almanlar Mussolini’ye yardım için İtalya’da. Hem müttefiklere, hem de Mussolini faşizmine karşı dağlara çıkan direnişçilere karşı faşist İtalyan kara berelileri ile birlikte savaşıyorlar.
Pin fahişe ablasının müşterileri ile ilişkilerini izleyerek zorluklar içinde büyümeye çalışan küçük bir çocuk. Küçük olduğu için yetişkinler dünyasında, ağzı bozuk bir sokak çocuğu olduğu için de yaşıtları arasında yer bulamıyor kendine. Ablasının müşterisi olan bir Alman subayından aşırdığı tabanca sayesinde direnişçilere katılmak, kendine o ulaşılmaz büyüklerin dünyasında bir kimlik bulmak istiyor.
Büyüklerin dünyası ise Pin’e göre çok karışık. Kadın-erkek ilişkilerini sıklıkla gördüğü için biliyor, ama anlamlandıramıyor. Direnişçilere bir şekilde dahil olmayı başarıyor, ancak hepsi birbirine benzemez sebeplerle dağlara çıkmış bu adamların nasıl bir ortak ülkü için savaştıklarını hiç anlayamıyor. İşin ilginç tarafı şu ki, o büyük adamlar da ne için savaştıkları konusunda ortak fikirde değiller aslında. Kimi kendini aldatan karısına kızgınlığından, kimi ailesinin faşistlerden gördüğü eziyetten, kimi başka hiçbir iş yapamayacağından, kimi ise ideolojik sebeplerle dağda. Başarılı üniversite öğrencilerinden azılı suçlulara uzanan bir çeşitlilik ortamı. Pin bu ortamda büyümeye çalışırken onlar bir sonraki günlerini bile hayal edemeden faşist avındalar.
Kitabın garip ismi, “Örümceklerin Yuvalandığı Patika”, Pin'in güvenini kazanan tüm yetişkinlere ödül olarak lanse ettiği, bir nevi masum Pin’in cenneti olan, gizli saklanma yerine atıfta bulunuyor.
Calvino uzun önsözünde bu ilk romanını eleştirirken “Hem direnişi eleştirenlere, hem de kutsallaştırılmış, kusurlarından arındırılmış bir direnişi savunanlara meydan okumak istiyordum.” demiş. Güçlü ama acımasız faşizme karşı verilen direniş savaşını kutlamak, ama onu da kutsallaştırmamak istemiş. Bu yüzden, kendi direniş yılları anıları ile beslenen hikayesini masum bir çocuğun gözünden aktararak mümkün olduğunca objektif kalmayı tercih etmiş.
Romanda Calvino’nun kendi anıların etkisi büyük, zira yazarımız 1944 baharında, annesinin teşviki ile “Santiago” adını kullanarak İtalyan direniş örgütü “Garibaldi Tugayları”nda savaşmış gerçek bir militan. Mussolini askeri olmayı reddetmesi nedeniyle o direnişte çarpışırken ailesi Naziler tarafından uzun süre rehin tutulmuş. Calvino annesinin bu dönemdeki çilesini şöyle anlatmış notlarında : “O, azim ve cesaretin bir örneğiydi. SS ve Faşist milisler karşısında dimdik durarak uzun süre rehin tutulduğu sırada, kara gömlekliler üç kez gözlerinin önünde babamı vuruyormuş gibi yaptığında, haysiyet ve kararlılıkla davrandı. Annelerin içinde yer aldığı tarihi olaylar, doğa olaylarının büyüklüğünü ve yenilmezliğini kazanır"
Calvino’nun direnişçileri, o üniformasız ve bayraksız insanları anlattığı bu romanı da, karakterlerin belki biraz fazla karikatürize edilmiş olmasını saymazsak, aynı büyüklüğü kazanmış bana göre.