DİPÇE :
Okuduğum en katmanlı kitaplardan biri olan Middlesex'in konusunu; hermafrodit yani çift cinsiyetli bir kahramanın serüveni ve ruhsal çalkantıları olarak ifade etsem de bunun çok ötesinde çok zengin onlarca alt metinden oluşan bir eser olduğunu belirtmeliyim.Kitabın türü hakkında da bir netliğe ulaşamadım ancak fiziksel ve ruhsal değişimin izini sürersem bir bildungsroman, hatırı sayılır tarihi detayları düşününce yazımsal tarih romanı, soyso roman....birçok türe dahil ettim.
Middlesex, 1922'de Bursa'da başlayan bir öykü.Yazar tıpkı kendi ataları gibi (Bursa'dan göç eden Yunanlı bir ailedendir) , hermafrodit kahramanımız Callile'nin büyükanne ve babasını da Bursa'daki bir ipekböceği kozasından Dedroit'e taşıyor.İpekböceği metaforu bende upuzun bir yolculuğun çağrışımını yapıyor esasen bir dönüşümün değişimin yine de özün hiç yitmediğinin çağrışımı...En başından travmatik bir bilgiyle karşılaşıyor okur.Yazar, ensest bir ilişkiye odaklıyor okuru ve bunun etrafını tarihi bir yangınla kuşatıyor..Bursa'da Türkler tarafından öldürülen bir ailenin birbirini çok seven iki evladı iki kardeş İzmir'de yangından kaçan bir gemiyle çok sevdikleri yurttan ayrılmak zorunda kalırken kendi ateşleriini kuşaklar boyunca yanlarında taşıyor evet evleniyor bu iki kardeş.Burada ahlaki sıkışıklığın yanı sıra Türk düşmanlığı dikkat çekiyor bu konuya tarihe öbür yakadan bakmak algısını geliştirmeyen okurun kitabı boş yere okudum serzenişi ortaya çıkabilir. (ki Drina Köprüsü gibi bir yapıt için de bunlar ifade ediliyor)
Ensest dehşetin Yunan mitolojisine bir gönderme ve asıl kahramanımızın çift cinsiyetli doğumuna yani bozuk gen taşıyıcılığına da bir zemin olduğunu varsayabiliriz ben bu minvalde okuyarak ipekböceğine takılıp Amerikan cephesine ulaştığımı belirtmeliyim.
Buradan itibaren modern bir toplumun genel sorunlarını ilişkilendirdiği kimlik, ırk, ulus ve cinsiyet konularını bir hikaye örüntüsüyle tartışmaya açan yazar, aile hikayesi etrafında Amerika'nın da ipliğini pazara çıkarıyor.Ekonomik değişimi, siyahi ırkçılığı, endüstriyel ekonomiyi her türlü dönüşümü bu kimlik metaforu içinde cisimleştiriyor.Yazarın aktardığı her tarihsel detayın gerçek verilerden beslendiğini görmek de romanı canlandırmış.Amerika’daki İslam Milleti hareketinin kurucusu Fard Muhammad’in 1930’lardaki Detroit yaşantısını kurguya yedirmesi de yazarın skalasını çeşitlendiren unsurlardan biri.
Kahramanın cinsel dönüşümü eserin dilinde hemen fark ediliyor okurken beni en çok etkileyen unsurlardan birinin de bu olduğunu söylemeliyim.Anlatıcı kız olduğu süreçte dişil bir dil, dönüşümden sonra eril bir üslupla karşılıyor okuru.
Bunca olay ve karmaşa arasında yazar çok akıcı bir üslupla konu itibariyle eleştirilse bile üslup bakımından ustalığını sergiliyor.
Middlesex, üç kuşak bir ailenin bireysel hikayesi üzerinden "cinsiyet biyolojik, cinsel kimlik ise kültüreldir." mesajını veriyor.
Yazarın anlatım biçimini çok sevdiğim için Bakir İntiharlar adlı eserini de okuyacağım.
Ön yargılarını edebi eserlerden uzak tutacak okurlara tavsiye ederim.Eleştirsek de okurken elimizden bırakmayacağımız bir yapıt.
Esen kalın.