Kitap, bu karışık ve umutsuz hayatlardan umuda gitmek ve “yaşamak isteyen” bu iki gencin ve onlara sonradan eklenen sıkı Komunist Andrei’nin hayatlarını anlatıyor. Yaşamın yüceliğini, asla bir merkezi odak tarafından planlanmaması gerektiğini ve planlı ekonomilerin, kolektivist devletlerin halka düzgün bir yaşam sunamadıklarını kanıtlıyor.