" Herkes kendi kalbinin içini bilir; ben aşkın hatırıyla geldim sana...Nereden başlamalı Ya Rabbim ? Hangi şehirden? (Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, İstanbul)
Kimden başlamalı peki ? Settarhan, Zehra, İsmail, Azam, Sofya, Büyükhanım...
Kalem elimde öylece kalakaldım."Hadi Emine hadi güzelim " dedim, " değilmi ki yazmaya karar verdin başla bakalım bi' yerden..
Gönlüm ilk seni seçti, Trabzon'un yiğit mert delikanlısı, on sekizini yeni doldurmuş İsmail.. Duydu ki Balkan Seferberliği ilân edildi. 87.Alay hazırlığı başlamış Trabzon'da. Birde gönüllü taburu kuruluyor. Vatan uğruna verilecek candan kaçar mı İsmail ? Kaçmadı.. " Gitme" dediler, " Yükümlü değilsin " duymadı.. " Orada kıyamet koparken, rahat döşeğimde nasıl uyuyabilirim. " dedi. Gitti...
Sen gittin, hikayen benim içimden geçti de beni parçalara böldü un ufak etti. Tekrar tekrar okudum seni. Kulağımda " Arda boylarına ben kendim gittim, dalgalar vurdukça can teslim ettim." türküsü bilmem kaç tekrar dinledim de dinledim.
Sonra Azam.. Ahhh Azam.. Kendi yazgısını kendi yazmış, kendine biçilen elbiseyi beğenmemiş, baş kaldırmış, boyun eğmemiş dik durmuş. Kendini ezdirmeyen kadınların en güzel hikâyelerinden birine sahip olmuş. Okurken özgüvenine hikâyene hayran kaldım ve iyi ki yüreğime değdin.
Sofya, Büyükhanım, Hacıbey ve daha niceleri.. Hepsinin hikâyesi muazzamdı. Tek tek yazsam sayfalar almayacak bende bıraktıklarını. Nazan Bekiroğlu'nun üslubu, kelimeleri nakış nakış, ilmek ilmek işleyişi.. O tat o lezzet.. Aman Allah'ım hâlâ bu neydi ? Nasıl bir kitaptı ? diyorum. Yıllarca aklımdan çıkmayacak, biliyorum..
Eeeeee !! Anlattın da anlattın tatlım "Aşk" nerde " Aşk " ??? Seni yerden yere vuran bu hikâyede Aşk olmazsa olmazdı..
Olmaz olur mu ? Sona sakladım...
Bir kara kaşa kara göze vuruldu Settarhan. Yandı da yandıkça eridi o eridikçe ben kavruldum. O son bakış kaldı hep aklında.. Diyardan diyara savruldu, gurbet ellerde küllerini eşeledi. Son nefesine kadar çıktı mı o gözler aklından? Allah bilir..
Ne yollardan geçildi sonra ne çileler çekildi. Ne sular aktı ne dereler çağladı. Dağ dağa kavuşmazmış da insan insana kavuşurmuş ya.. Bu kavuşma içinmiş meğer bütün yaşananlar. Birbirlerinin yaralarını sarsınlarmış birbirlerine merhem olsunlarmış Zehra ve Settarhan...
" Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim." dedi Settarhan..
" Ben böyle çağırmasam sen öyle gelmezdin." dedi Zehra..
İki ayrı ruhta akan ırmak birleşti aşk yüreklere aktı... İyi ki aktı yoksa bu hikaye eksik kalırdı.
Velhasıl eksik kalmasın hikâyeleriniz..
Demem o ki; aşkı çağırın, avaz avaz bağırın tutmayın içinizde... Seven sevdiğini söylesindi. Seni seviyorumlar hiç tükenmeden durmadan söylensindi..
" Sen çağırdın ben geldim." diyenleriniz olsundu. Hiç gitmesindi. Aşk hiç bitmesindi!!!