Sherlock Holmes'u ilk kez orta okul veya liseye giderken (yaklaşık 25 yıl önce) okumuştum. Hangi hikayeydi filan hiç hatırlamıyorum ama çok etkilendiğimi ve Holmes'un gözlem yeteneğine hayran olduğumu net bir şekilde hatırlıyorum. Mesela ona gelen olaylardan birisini, katilin ayakkabısındaki kırmızı renk çamurun sadece belirli bir bölgede bulunması sayesinde çözmüştü. Bu devirde yaşasaydı bu kadar başarılı olamazdı diye düşünmüştüm. Ancak şimdi fark ediyorum ki Holmes'u farklı kılan şey o döneme ait olgular değil, eşsiz gözlem yetenekleri. O yüzden fikrim değişti.
Günümüze dönecek olursak, Martı Yayınları'nın 5 kitaplık öykü serisinin ilk kitabını dinledim. Seslendirme gayet güzeldi, Dr. Watson ve Holmes'un seslerinin farklı olması öykülerin takibini kolaylaştırıyordu. Kaç öykü var saymadım ama ilk defa bir öykü kitabında sıkılmadım. Hatta gayet eğlenceli ve merak uyandırıcı idi. O yüzden kalan kitapları da dinlemeyi planlıyorum. Yalnız öyküler bir süre sonra birbirine benziyor (normal sanırım), sonuç ortaya çıkınca "ben bunu dinlemiştim" hissi oluşuyor. Kısacası her öykü eşsiz gibi görünse de aslında alt yapısı benzeyen öyküler var.
Bunlar haricinde Holmes'un karakteri, mesleğine olan sevdası ve bu sevdası için yaptığı araştırmalar, girdiği zorluklar gibi alt metinde verilen bilgiler daha çok hoşuma gitti. Mesela bir öyküsünde Holmes, bir konu hakkında yaptığı araştırmayı anlatıyordu Dr. Watson'a. O sırada meslek tutkusunu hissedebiliyorsunuz.
Sonuç olarak, kitaba notum 8/10. Dahi dedektif kitaplarını sevenlere tavsiye ediyorum. :)