Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
5/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Nurullah Ataç'tan okuduğum ilk eser. Çoğu yazısında beni içine çekemedi. Ben daha çok hayata dair, Şevket Rado tarzı denemeler beklerken Ataç, işi çoğu yerde edebiyat, yazar ve üslup eleştirisine dökmüş, bir de denemeyi kavga, acımasızca eleştiri, saygı duymazken bile kırıcı olma anlamış olmalı ki bazı yerlerde çok ileri gitmiş. Örneğin bazı şairlere çok keskin şekilde büyük şair değil diyor, bazı yazarları yerden yere vuruyor... Takıldığım bir diğer nokta "bugün"e, "büğün" demesi, olumsuzluk eki 'ma/me'yi okumıyan, getirmiyen şeklinde kullanması. Türkçe'yi, kullanamayarak savunmak bu olsa gerek. Bazı görüşleri de var ki katılmamak, ayakta alkışlamamak elde değil, keşke en azından yazılarının yarısı bu tatta olsaydı dedirtiyor. Onlardan birkaçı: Siz bir haksızlığa uğrarsanız, başınıza bir sıkıntı, felâket gelirse, size istemediğiniz bir şey yapılmasına çevrenizdekilerin kayıtsız kalması gücünüze gider, toplum içinde, bütün dünyada yalnız kalmış olursunuz. Öyleyse size yapılmasını istemediğinizi siz başkasına yapmamakla yetinmiyeceksiniz, başkasının uğradığı, çektiği sıkıntıyı, sizin yüzünüzden olmasa dahi, gidermeğe, hafifletmeğe çalışacaksınız, hiç olmazsa onun acılarını siz de duyup ona yapayalnız olmadığını bildireceksiniz. Ahlâk sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur. ( s.261). Nerede "Ahlâk... ahlâk..." diye konuşulduğunu duysam "Acaba gene kimin işine karışacaklar? kime eziyet etmeyi kuruyorlar?" derim de bir korku sarsr içimi. Boyuna ahlâk sözü edenler, yalnız kendi görüşlerinin doğru olduğuna inanmış, başkalarının da ille kendilerine uymasını istiyen kimselerdir. Buna ulaşmak için bir şeyden çekinmezler; bağırırlar, söverler, ortalığı karıştırırlar, bütün yurttaşların bir yılgı içinde yaşamasını isterler. Ötekinin berikinin inletilmesine, öldürülmesine bile sevinirler (s.260). Yapacak başka bir iş bulamayıp pek bir bunalınca düşünür. Düşünür, düşünür ya, çıkarını düşünür, gemisini kurtarmayı düşünür, gününü gün etmeyi düşünür, başı sıkışınca arpacı kumrusu gibi düşünür, kötü kötü düşünür, fikirler üzerinde düşünmez. Ne diye yorsun kendini? Düşünmeyi uzmanlara ısmarlamıştır. Onların dedikleriyle yetinir. İnanır, sımsıkı inanır, gerekirse -gerekmese de- öldürüp ölmekten bile çekinmez, gene de kendi kendine düşünmeye katlanmaz. Düşünmek de göze alınacak şey midir? (s.237) İnsanoğlunun kendisini , tâ yaradılıştan ilence, lânete uğramış varlık saymasını, bunun için de boyuna somurtup çabalamasını, didinmesini istiyorsunuz. Gözlerini kaldıramayacak, gülmeyecek, eğlenmeyecek, kendini güzelleştirmeye özenmeyecek, severse, şöyle biraz severse giderek, maazallah! âşık oluverir, aşk da en büyük suç, en büyük günah (s.265). Bu son alıntı, doğuştan bilinçaltımıza işlenen utanç duygusu ve itaat zorunluluğunu açığa çıkarması açısından muazzam tahlil, tabi anlayabilene...
Günlerin Getirdiği - Sözden Söze
Günlerin Getirdiği - Sözden SözeNurullah Ataç · Yapı Kredi Yayınları · 2014378 okunma
·
391 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.