Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Uzun bir aradan sonra Agatha Christie okumalarıma geri döndüm. Sahi uzun zamandır Agatha Christie okumuyordum. Bu nasıl bir boşluk yaratmış bende anlatamam. Agatha Christie'yi duymayan, bilmeyen yoktur herhalde. Polisiye romanların kraliçesidir kendisi. Polisiye türünü severim bu yüzden Agatha Christie'nin kitaplarını tekrar okumaya karar verdim. Araya serpiştirilmiş halde bulabildiğim kadar kitabını okumaya ve sizlerle paylaşmaya da devam edeceğim burada. Agatha Christie denilince akla elbette polisiye türü romanlar gelmektedir. Birden fazla polisiye romanı ile sevenlerin kalbinde taht kurmayı başaran Agatha Christie oldukça ilginç yanları olan bir yazar olarak bilinmektedir. 16.50 Treni kitap konusu ile de yine birçok okuyucuyu kitabın etkisinde bırakmayı başaran Agatha Christie, edebiyat tarihinde ilk kadın dedektif Miss Marple'nin de yaratıcısı olmuştur. Kitabımızın konusuna gelirsek; Elspeth isimli bir kadın bir gün bir yolculuk yapmak üzere bir trene biner. Elspeth'in bindiği tren giderken onlara bir tren daha yetişir ve bu iki tren kısa bir süre için yan yana gider. Bu kısa süre zarfında Elspeth, karşı trenin vagonundaki bir adamın bir kadını boğduğunu ve kadının yere yığıldığını görür. Olanları arkadaşı olan Jane Marple'a anlatır. Marple, harika bir dedektiftir. Vakayı araştırmak ister ancak artık yaşlı olduğundan olay mahallini ve çevresini araştıracak bedensel gücü bulamaz. Böylelikle Lucy Eyelesbarrow isimli zeki ve becerikli bir genç hanımla işbirliği yapar ve cinayeti çözmeye çalışır. Kitap hakkında en fazla bu kadar bilgi verebilirim, yoksa sürprizi kaçar Şimdi gelelim benim yorumuma Harika bir kitaptı. Müthişti. Bir solukta okudum ancak diğer kitapların aksine bunda katili tahmin edebildim. Ama kafamda ''katil şöyle yapmıştır, bu yüzden yapmıştır'' gibi bir şey kurgulayarak değil de, ''katil bence bu değil, bu da değil, o zaman kesin bu'' gibisinden yaptığım bir sallamasyon sonucu bu kanıya vardığımı sanırım kabul etmeliyim Okurken sıkan bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Okuması kolay bir kitap. Anlatımı sade. Eğer canınızın kitap okumak istemediği bir dönemdeyseniz özellikle okuyun derim çünkü keyif veren bir kitap ve bunu okuduktan sonra başka kitaplar da okumak isteyebilirsiniz. Mesela On Küçük Zenci, eğer okumadıysanız kesinlikle bunu da okumalısınız. Hayatımda okuduğum EN ŞOK EDİCİ kitap. Şu ana kadar katili tahmin edebilen kimseyi tanımıyorum, o derece yani! 16.50 Treni, polisiye edebiyatın ilkelerine uygun olarak tüm ipuçlarını veren fakat polis sorgusunun rotasını da anlattığı için insanın kafasını karıştıracak şüpheliler ortaya çıkaran bir kitap. Miss Marple'ın trenlerle ve virajla ilgili çalışması çok hoştu. Sevimli ihtiyarcığın yiğeni olarak tanıttığı Lucy Eyelesbarrow üzerinden de gayet ilgi çekici bir tip oluşturmuş Agatha Christie. Zeki, becerikli, güzel ama kahyalığı çalışabileceği diğer işlere tercih eden kuvvetli karakterli bir kız olarak tasvir ettiği Lucy'nin mutfak becerilerini uzun uzun anlatmayı ihmal etmemiş. Bu kitapla birlikte, artık tarzına aşina olduğum, iyice tanıdığımda benimseyip sevdiğim Miss Marple'la bir süre için vedalaşma zamanı da gelmiş bulunuyor. Sevgili arkadaşım Deniz'e, Agatha Christie Okumaları'mızdaki keyifli yol arkadaşlığı için tekrar teşekkür ediyorum. Yine çok güzeldi.. Onun da dediği gibi bizde bu Christie tutkusu oldukça, daha nicelerini yaparız . Kitaptan sonra yazarımıza değenmemiz gerekirse; Eserleri en çok çevrilen yazar Agatha Christie, aynı zamanda en çok satan kitapların yazarı olarak da tanınmaktadır. Dünya çapında tanınan kurgusal karakteri Hercule Poirot, pek çok farklı oyuncu tarafından canlandırılmış, başarılı yazarın kitapları defalarca beyaz perdeye taşınmıştır. Kısacası; yıllardır tahtını kimselere kaptırmayan Agatha Christie, en iyi polisiye – macera kitapları listesinde akla gelen ilk isimlerden biri olmayı başarmıştır. Gizemli romanlarının yanı sıra Mary Westmacott takma adıyla birkaç aşk kitabı da yazan Christie, ayrıca beğenilen tiyatro oyunlarıyla da hafızalara kazınmıştır. Tüm bunlara ek olarak; 1926 yılında 11 gün boyunca ortadan kaybolmuş, bu hikaye onlarca yıldır insanların ilgisini çeken bir gizem olarak Agatha Christie kimdir denildiğinde akla ilk gelenler arasına girmiştir. Özet niteliğindeki bu bilgilerin ardından gelin şimdi İngiliz yazar hakkında detaylıca konuşmaya başlayalım. 1890 İngiltere doğumlu Agatha Christie, onlarca polisiye romanı yazmış, kıvrak zekası ve akıcı üslubuyla türünün en iyi örneklerini vermiştir. Doğu Ekspresinde Cinayet, On Küçük Zenci gibi tek solukta okunacak bir sürü kitabı olan Agatha Christie’nin cinayetleri hep kitabın sonunda çözümlenmektedir. Zaten bu nedenle de elinize aldığınız Christie kitabını olabildiğince çabuk bitirmek istersiniz. Peki, Agatha Christie yazmaya nasıl başlamış? Ya da neden başka bir türde değil de polisiye türünde yazmayı tercih etmiş? Hikayelerindeki karakterleri ve olayları nasıl bir ilhamla yaratmış? İşte bütün bu soruların ve benzerlerinin cevaplarını aşağıdaki başlıklar altında teker teker inceleyelim diyorum. Zira dünyanın hemen her yerinde okunan Agatha Christie ile ilgili değinilmesi gereken bir sürü farklı konu bulunuyor. 56 yılda 66 detektif romanının altına imzasını atan Christie’nin en iyi kitaplarından bazıları, 1934‘de yazdığı, The Murder of Roger Ackroyd (Roger Ackroyd Cinayeti) ve Murder On The Orient Express (Doğu Ekspresinde Cinayet), 1937’de yazdığı Death On The Nile (Nil’de Ölüm) ve 1939’da yazdığı Ten Little Niggers (On Küçük Zenci)’dır. 1977’de otobiyografisini yazan Christie, The Mousetrap (Fare Kapanı) gibi, Londra’da, 30 yılı aşkın süre devamlı olarak sahnelerde oynanan, birçok oyununun da yazarıdır. Archie Christie’nin, Nancy Neele adında, daha genç bir kadına aşık olduğunu açıklaması üzerine, 1926’da, Christie’nin evliliği noktalandı. Aynı sene Christie, annesini kaybetti. En verimli dönemi 1920’lerin sonu olan Chiristie’nin, 1930’larda, farklı esrarengiz olayları konu alan dört, Dedektif Hercule Poirot’un hikayelerini yazdığı on dört, Miss Marple ve Müfettiş Battle’ın hikayelerini yazdığı dört kitabı basıldı. Aynı sene, Harley Quin ve Mr. Marker Pyne hikayelerinin anlatıldığı, iki kitap daha yazan Christie, iki tane de sahne oyunu yazdı. 1936’da, Mary Westmacott takma adı altında yazdığı, ilk altı psikolojik romantizm romanı basılan Chiristie, 1937’de Howard Carter’la tanıştığı, Luxor ziyaretinden sonra, 1973 yılına kadar basılmayan, Akhanaton adlı sahne oyununu yazdı. Bu oyun 1979’da New York’da takip eden sene de Londra’da, Akhanaton and Nefertiti adıyla sahnelendi. İkinci dünya savaşı sırasında, Londra’da Univesity College Hospital dispanserinde görev yapan Christie, savaş sonrasında, roman çalışmalarına devam etmesinin yanı sıra, sahnede ve sinemada da başarı kazandı. Witness for the Prosecution (Beklenmeyen Şahit), New York Drama Critics Circle tarafından, 1954-55 sezonunun en iyi yabancı sahne oyunu seçildi. 1967’de Christie, İngiliz Araştırma Klübü’nün başkanı oldu. 1971 yılında İngiltere’nin en yüksek onur ünvanı olan “Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı” nişanını alan Christie, 12 Ocak 1976’da, Wallingford, İngiltere’ de öldü.
16.50 Treni
16.50 TreniAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20184,542 okunma
··
1.242 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.