Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

238 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Karanlığın aydınlığa tahakkümü ne kadar sert olursa olsun yine de yok etmez ışığın hüzmelerini. Çırpınarak da olsa ışık, gidebildiği yere kadar gider ve dağıtır zerrelerini. Tıpkı çıkarlarına ters olduğu için Mani dinine savaş açan Krallların, iktidarların, marjinal din adamlarının bu dinin günümüze ulaşmasına "mani" olamadıkları gibi... Ne diyordu eskiler? Işık akar yolunu bulur. Amin Maalouf görece sıkıcı olması beklenebilir tarihi bir konuyu öyle ustaklıkla aksetmiş ki sayfaların avuçlarınızda nasıl akıp gittiğini anlıyamıyorsunuz bile. Neredeyse unutulmuş olan Maniheizm dininin itibarı, yüzyıllar sonra ancak bu kadar mükkemmel bir şekilde iade edilebilirdi. Her ne kadar Maniheizm, Kemal KARA'nın o çok sıkıcı tarih kitaplarında "Uygurlar'ın resmi dini" olarak hatırımızda kalmış olsa da bu din hakkında en az Kemal KARA kadar bilgi sahibiydik. Ama bereket versin imdadımıza eserlerini Fransızca nakleden Lübnanlı yazar Amin Maalouf yetişti. Peygamber olduğuyla alakalı net bir kaynak olmamakla beraber tarihin tozlu sayfalarında Mani'nin en az bir peygamber kadar müridinin olduğu ve çağının en güçlü imparatorluğu olan Pers İmparatorluğun'da bilhassa 1. Şapur döneminde nerdeyse imparatorluğun tüm sınırlarına kadar Maniheizimin ulaştığını okumaktayız. Tam olarak hiçbir dini reddetmeyen aksine onlardaki güzel mesajların da dinlenmesi gerektiğine inanan bu dinin kendine has bu özelliği sayesinde halk arasında ciddi bir tepkiselliğe neden olmamıştır. Her türlü zülme karşı oluşu, sınıfsal ayrımı reddetmesi, kaynakların ve zenginliğin herkesin hakkı olduğunu savunması ve insanın insana karşı hiç bir üstünlüğünün bulunmadığıyla alakalı buyrukları sayesinde bilhassa en alt zümreden insanaları etrafında rahatça toplamayı başarmıştır. Ama Mani bunu yaparak bazı kesimlerin uykularını da kaçırmamış değildir. Nasıl yani, bir kralla bir değirmenci aynı olabilir mi behey Polyanna'nın kutusundan çıkan Maniheizmciler? Barındırdığı bu topyekün barış dili (belki de ışık demeliydim) sayesinde çağlar boyunca iktidar hırsı yaşayanların ve kana susamış saray eşrafının nefretini kazanmıştır. Ki çok iyi bilinir ki bir devecinin kızgınlığı bir deveyi, bir kralın kızgınlığı ise koca bir toplumu yok etmeye yeter. Nasıl olduğu muamma ama bir tek Uygurlar resmi din olarak Mani'nin mesajlarına uymuşlar. Belki de Uygur devletinin kurucuları Mani'nin yüzyıllardır guruplaşmış müridleriydiler. Diğer uygarlıklar ise bu dinin tüm eserlerini buyruklarını kılıç darbeleriyle gerek duvarlardan gerekse kafalardan silmeye çalışmışlar. Nedenini yukarıda belirtmiştim. Ki hala da böyle bir dinin varolabileceği bir ortam yok devletler nezdinde. Her ne kadar çağdaşlık ve modernite insan düşüncelerini biraz daha türpülese de dünyanın yarısının karanlıkta (yoklukta) yaşıyor olması birilerinin ışığı çaldığının en açık işareti değil midir? Yani diyeceğim şu ki; dünyadaki çitlerle çevrili topraklarda yetişen meyve bahçelerinden dolayı
Işık Bahçeleri
Işık Bahçeleri
'ne pek az yer kalmış. Ama belki kişisel olarak zihinlerde kendine yer açabilir. Bununla ilgili şair ne diyordu? Kanunlar zenginleri korumak içindir. Neyse her şairi dinlememek lazım. Şimdi başka biri de çıkar "şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır." derse konu hepten karışır. Sonuç: Her insnanın içinde güzele ve iyiye dair bir ışık vardır. Bir de bununla savaşan karanlığın muhafızları. Kimin kazandığı ise hakemin son düdüğünde yani ölümle başlayan yeni serüvende belli olacak. Işığınız bol olsun diyorum ve iyi okumalar diliyorum...
Işık Bahçeleri
Işık BahçeleriAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20204,075 okunma
··
1.848 görüntüleme
Doğavekitap okurunun profil resmi
Ben de okudum ve yorumladım 😊 #kitapseverlertakiplesiyor #dogavekitap #dogavekitapankara dogavekitap.wordpress.com/2022/05/17/isik...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.