Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

616 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yüzyıllar boyunca süregelmiş olan işçi haklarını savunma , sefaletten kurtulma , yeni bir dünya yaratma fikri kitabın ana konusu . Amaç herkesin yalnızca emeğiyle para kazanabildiği, sınıf ayrılıklarının kalktığı herkesin eşit olduğu mutlu mesut bir dünya . Fakat gerçek hayatta böyle bir şey nasıl imkansıza yakınsa romanda da aynı şekilde imkansızdır . Diyelim ki böyle bir şey gerçekten oldu, herkes eşit haklara sahip oldu ,Fakat kısa bir süre sonra lider yapılı olan insanlar yine başa geçmek isteyecek zayıf iradeli insanlar ise özgürlüklerini alacak zincirleri tekrar yönetici konumundaki insanlara verecek diye düşünüyorum . Kısaca bu düzen değişmeyecek . George Orwell 'ın Hayvan Çiftliği kitabını hatırlayacak olursak yıkılan bir hiyerarşinin üstüne tekrar yeni bir hiyerarşi kurulması gibi bu yıkılacak olan Burjuvazi ile işçi arasındaki düzen yerine başka sınıflar ortaya çıkacak . Tüm bunlara rağmen tamamen değişmese de yararlı bazı düzenlemeler yapılabilir . Kitabın sonunda da 20.yüzyılda bunun yapılamadığının fakat bir başka yüzyılda ne olursa olsun bunun yapılacağı karakter aracılığıyla söylenir. Emile Zola bir sosyalist olarak umudunu asla kaybetmez . Yoksul insanların hayatının anlatılması, toplum içindeki yozlaşmalar , çekilemez olan hayata her gün içki içerek katlanmaya çalışma gibi nedenlerden dolayı kitabı ilk başlarda fazlasıyla yazarın bir diğer kitabı olan Meyhane kitabına benzettim . Fakat Germinal bundan çok daha fazlası . Özellikle ahlâk kurallarının bu derece bir kenarda bırakılması : Daha 14 - 15 yaşlarında kızların hamile kalmaları , evli olupta birbirini aldatmayan çok az insanın olması , kadınların çocuk doğurmak için var olması ve de terbiye edilmeleri için sürekli olarak dövülmeleri gerektiğinin düşünülmesi ... Okurken gerçekten beni çok üzen fazlasıyla acı gerçeklerdi . Yazar gerçeği herşeyiyle bize apaçık gösteriyor . Naturalizm'in kurucusu olan Emile Zola bu kitabıyla birlikte naturalizm'in ilk örneklerinden birini de vermiş oluyor . Her gün olduğu gibi işçiler ocaklarına inmiş çalışırken Etienne adında isinden yeni kovulmuş ve yalnızca iş arayan genç isçilere burada iş bulup bulamayacağını sorar ve tüm bu olaylar silsilesi hiç kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde başlayacaktır . Etienne eski bir makinist, az buçuk mürekkep yalamış biridir . Maden ocağında çalışmaya başladığında diğer iş arkadaşlarının farkına varamadıkları, farkına varsalarda göz yumdukları gerçekleri kabullenemez ve arkadaşlarını maden şirketinin haksızlıklarını anlatıp durur . Kendisinin bile anlayamadığı bir şekilde birden herkesin gözünde çok zeki, kültürlü ,sözü dinlenen biri olup çıkar . İşçi haklarının savunucusu olan Etienne tüm bu olanların ne zaman bu hale geldiğini bileanlayamadan kendini sevilmenin ve egosunun okşanmasının etkisiyle birlikte kendini işçilerden üstün görür , belki de o da bir burjuva olmak , lüks içinde yaşamak ister . Bu hayalperest genç insanlara her şeyin çabucak değişeceğini vaat eder . Halk çoğu şeyin değişmeyeceğini değişse bile yüzlerce yılda olabileceğini söyleyen gerçekçi karakter Rasseuner' ı bir kenara bırakıp Etienne'nin peşinden gider çünkü artık gerçeğin acımasızlığını bırakıp tatlı yalanlara kanmak istiyorlardır . Bir yanda sabahın dördünde uyanıp çocukları iş için hazırlayan, saaatlerce toprağın altında kömür kazıyan, karanlıkta kalan, bunun karşılığında doyacak kadar yemek bile yiyemeyen Catherine, diğer yanda on iki saat uyuyan kendine ait çok hoş bir odası olan, öğretmenleri evine gelen bir eli yağda bir eli balda Cecile , yazarın dikkat çekmek istediği tezatı gösteriyor olabilir . Güç maden müdürlerinin elindeyken kendi halinde olan iyi insanlar diyebileceğimiz bazı maden işçilerinin eline güç geçince onlar nasıl ki müdürler tarafından değersiz ve gereksiz görülüp acılara mahkûm edildiyse onlar da greve katılmayan ' hain' lere aynı şeklide acı çektirdiler . Bu durum aklıma Nietzsche'nin bir sözünü getirdi : Sahiden ne çok gülmüşümdür , keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara ! Yediği önünde yemediği arkasında olan insanda , yiyecek bir ekmeği olmadığı için sokağa dökülen insanda mutsuz . Burjuva kesimiyle işçi kesimin bu ortak yönü bana gerçek ve kalıcı mutluluğun nerede olduğunu bir kez daha sordurttu ve eskiden okuduğum ve de evet gerçekten mutluluk böyle bir şey diye karar vermemi sağlayan Ömer Hayyam'ın Rubai' sini hatırladım : Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin? Kimselerin kulu kölesi değil misin? Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya? Keyfine bak: En hoş dünyası olan sensin. Romanda yer alan bir bölüm Kitle psikolojisiyle insanların neler yapabileceği gösteriliyor : Maigrat'a yapılan vahşet tek başına bir insanın yapamayacağı kadar iğrenç ve mide bulandırıcı olsa dahi bu vahşeti yaklaşık üç bin kişi destekleyip susmakla kaldığında bir vahşetten çıkıp onlar için zafer oluyor .İnsanlar tek başınayken yapmaya cesaret edemediklerini büyük bir grup destek verince rahatlıkla ve bir zafer edasıyla yapabiliyor . Bu sahne de gerçek anlamda midem bulandı . Bu şimdiye kadar yazdığım en uzun inceleme oldu buraya kadar okuduysan çok teşekkür ederim . Bu kitabı okuyup okumamakla ilgili şüphen olmasın sıkılmayacaksın ve belki de bitirdikten sonra ufkun açılıcak iyi okumalar .
Germinal
GerminalEmile Zola · Can Yayınları · 201710,9bin okunma
·
2.762 görüntüleme
orhan demir okurunun profil resmi
Tebrikler guzel bir inceleme olmus keyifle okudum ..
Esra Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. İyi okumalar dilerim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.