Ben bir Ayten'dir tutturmuşum Oh ne iyi
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Ayten’i düşünürüm üşümem
Üç kere adını tekrarlarım karnım doyar Parasızlık da bir şey mi …
Ümit Yaşar’dan Ayten güzellemesini duyup da bizim Ayten’in bu kadar şanslı olduğunu sanmayın. Bizim Ayten fakir bir mahallenin bebe kesimi saçlı kızıdır ki kocaman gözleri olmasına rağmen Erol’un adiliğine kapatmıştır gözlerini… Uğruna kötü yola düştüğü Erol’un kırılan ayağına bile hüzünlenmiştir. İçler acısı bu hikayenin ismi gibi henüz küçücüktür Ayten… kitabın ilk ve en uzun hikayesi olmasından mıdır bilemem Ayten’ in içinde olduğu durumun beni kırdığını söyleyebilirim. Diğer hikayelerde de tıpkı Ayten gibi yanlış yola sapmış kadın karakterler göz önünde olsa da Erol kadar adi karakterler olmamasından dolayı diğerlerinin başına gelenler beni çok sarsmadı… Kitapta mahalle ve mahalle kahvesi kültürü hikayelerde bariz bir biçimde verilmiştir. Dedikodu, yalancılık , düzenbazlık , erkeklerin kadınlara iğrenç bakış açıları , çocuk istismarı, boş hayallere kapılıp görgüsüzce davranmalara öykülerde yer verilirken dünyanın acımasızlığını bir kez daha okuma fırsatı sunulmuştur okura… Günümüz meselelerini hala barındırabiliyor olması ise çok acı…