Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gördüğüm ayrılışların bende akıl komayan, en zor olanı..
O, şimdi ondokuz yıllık küçük ömrüyle yapayalnız ve ağlıyor, bu ömür onu bırakıyor çünkü. öyle solgun ki, parıldıyor. Ağız kımıldıyor hafif. Yaklaşıyorum. Fısıldıyor: “Saatimi bulursanız evime gönderin.” İtiraz etmiyorum. Artık faydası yok. Onu inandırmak imkansız. Elimden bir şey gelmiyor, pek biçareyim. Franz’a sokuluyor, sanki bu onu kurtarırmış gibi, şunları söylüyorum: “Belki seni Klosterberg’deki dinlenme yurduna gönderirler, Franz, villaların ortasına? Pencereden tarlaları seyreder, ufuktaki çiftc ağaçları görürsün. Oranın en güzel zamanı şimdi; buğdaylar sararmıştır, akşam güneşinde tarlalar sedefe benzer. Ya balık avladığımız derenin iki yanındaki kavaklı yol! Kendine bir akvaryum yapar balık üretirsin. İstediğin zaman kimseye sormadan dışarı çıkar, gezersin. Hatta piyano da çalarsın istersen.” Gölgede kalan yüzüne doğru eğiliyorum. Henüz nefes alıyor, hafifçe. Yüzü ıslak, ağlıyor. Abuk sabuk konuştum da iyi ettim sanki! “Ama Franz ... “ Omzunu kavrıyor, yüzümü yüzüne yaslıyorum. “Uyumak ister misin?” Cevap vermiyor. Gözyaşları yanaklarından aşağı akıyor. Silmek isterdim, fakat mendilim çok kirli . Ağzını açıp haykırsa keşke! Ama sadece ağlıyor, başı yana dönük. Annesinden, kardeşlerinden bahsetmiyor, hiç bir şey demiyor, hepsi çok gerilerde herhalde? O, şimdi ondokuz yıllık küçük ömrüyle yapayalnız ve ağlıyor, bu ömür onu bırakıyor çünkü.
··
371 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.