Selamlar...
Yaklaşık dört aylık bir sürece yayarak okuduğum ve neredeyse her bir karakterinin hayatımın bir parçası haline geldiği Durgun Don eseri için inceleme yazmazsam olmazdı:) Zaten çok beğendiğim eserlere mümkün olduğu kadar inceleme yazmaya, paylaşımlar yapmaya, daha çok okura ulaştırmaya çalışıyorum. Umarım fayda sağlayabiliyoruzdur.
Durgun Don Şolohov'un kaleme aldığı, 14 yıllık bir süreçte tamamlanan, yazara nobel edebiyat ödülünü getiren tabiri caizse muhteşem bir Kazak destanıdır.
Eser 4 ciltten oluşmaktadır. Yazarın üslubu tıpkı kitaba ismini veren Don Nehri gibi akıcı, insanı sürükleyen bir niteliktedir.
İlk ciltle birlikte Don bölgesinde yaşayan Kazak halkının günlük yaşantısı, gelenek ve görenekleri, inançları, aile yapıları anlatılmaktadır. Yazar Özellikle bir aile üzerinden tüm Kazak toplumunu tanıtmaya çalışmıştır. Ciltler ileriledikçe 1. Dünya savaşı, Rusya'da Çarşık rejiminin yıkılması, Ekim Devriminin gerçekleşmesi, Bolşeviklerin yönetimi ele geçirmesi ve Rusya topraklarında yaşanan iç savaşlar eserin ana hatlarını oluşturmaktadır. Savaşın insanlar üzerindeki etkisi, nasıl bir yıkıma neden olduğu, ne büyük acılar yaşattığı etkileyici bir şekilde anlatılmıştır. Fakat eseri sadece savaş içeriğiyle tanımlamak hatalı olur; savaşlar yaşanırken Kazak halkının aile ilişkileri, geçim şekli, kadın-erkek ilişkileri, aşk, evlilik, insanların hayata bakış açıları gibi bir çok olgu işlenmektedir. Bu detaylı anlatım bir çok okura Kazak toplumunu daha yakından tanıma fırsatı verecektir.
Kitabı okurken sık sık kapıldığım şu düşünceyi de paylaşmak istiyorum: iki zıt politik düşüncenin kitleleri harekete geçirerek çıkardığı savaşın sonunda kazananlar kahraman, kaybedenler hain ilan ediyor. Halbuki belki de hain ilan edilenlerin politik düşüncesi o toplum için daha faydalıdır. Ya da savaşın sonucu tam tersi şeklinde de sonuçlanabilirdi. O zaman da kahramanlar hain, hainler kahraman olacaktı. Ki o iç savaş yıllarını okurken savaşın bir o tarafa bir bu tarafa gidip geldiğini, her iki tarafın da kazanabileceğini görüyorsunuz. Bu düşünceler bir kez daha bana savaşın ne kadar anlamsız olduğunu, insanların ne kadar kolay harcandığını, toplumların sinir uçlarına dokunularak nasıl kışkırtıldığını göstermiş oldu.
Artık incelememin sonuna gelmişken Durgun Don'un okuduğum kitaplar içerisinde en iyilerinden biri olduğunu, beni çok etkilediğini ve tüm okur arkadaşlarıma tavsiye ettiğimi belirtmek isterim.
Keyifli okumalar dilerim...