Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

gözümüzdeki çöplere bir bakış
Platon'un Euthyphron diyalogunda Sokrates, gençleri yoldan çıkardığı şeklindeki suçlamaya karşı kendini savunacağı mahkemenin önünde Euthyphron ile karşılaşır. Euthyphron'un mahkemede ne işi vardı? Euthyphron, kendi babası aleyhine, topraklarında çalışan bir göçmen işçiyi öldürdüğü için dava açmaya geldiğini anlatır. (Antik Atina'da savcılık makamı bulunmuyordu. Tüm davalar gerçek kişiler tarafından açılır, bu yüzden genellikle kimsesizlerin hakları aranmazdı.) Sokra­tes ona, kendi babasına dava açarak tanrılara karşı gelmekten rahatsızlık duyup duymadığını sorar. Euthyphron ise nelerin dine uygun, nelerin aykırı olduğunu gayet iyi bildiğini ileri sürer. Sokrates ondan bu değerli bilgiyi kendisine de aktarma­sını rica edince Euthyphron büyük bir özgüvenle şöyle cevap verir: "Dindarlık benim şu anda yaptığım gibi davranmaktır." Sokrates onu daha fazla sorguladıkça, Euthyphron'un kendi eylemlerini savunmak amacıyla yararlanmaya çalıştığı kav­ram hakkında aslında pek az şey bildiğini görürüz. Euthyphron kısa süre içinde çelişkiler içinde kalır, okur da onun eylemlerinin temelinin gerçekten de sallantılı olduğunu çok geçmeden fark eder. Lakhes ve Nikias Atina ordusunun en ünlü iki komuta­nıdır. İkisi de savaşta gösterdikleri beceri ve cesaretle tanın­mışlardır. Ama Lakhes diyalogunda Sokrates onları cesaretin ne olduğu konusunda sorguladığında Euthyphro'dan daha iyi bir iş çıkaramazlar. Bu konuları enine boyuna düşünmemiş­lerdir ve gerçek cesaret ile pervasız gözüpekliği bile tutarlı biçimde birbirinden ayıramazlar. Sonunda gerçek cesaretin, nelerin uğruna savaşmaya değer olduğu ve nelerin böyle ol­madığı hakkında bilgi sahibi olmayı gerektirdiğini kabul ederler - ama onların kendi mesleklerine dair kavrayışlarında böy­le bir bilginin bulunmadığı açıkça görülür. Bu önemli midir? Aslında okur gayet iyi bilir ki bu komutanların Sokrates'le sohbetlerinden birkaç yıl sonra Atina çok büyük bir askeri felaket yaşamıştır: Peloponnesos Savaşı'run yıkıcı bir safhasını oluşturan Sicilya seferinde uğranan yenilginin başlıca sebebi Nikias'ın başarısız liderliğiydi. İnsanlar sık sık dikkatsizce, iyice düşünüp taşınmadan ve kendilerini sorgulamadan karar verirler. Sorunları tutarlı ve kapsamlı biçimde ortaya koymaz, nelerin peşine düşmeyi ve neleri savunmayı gerçekten istediklerini araştırmazlar. Sonuç­ta sınırlı deneyimler, gelenek ve çevre baskısı, korku -ve Eutyphron örneğinde görüldüğü gibi kişisel çıkarlar ve ken­dini koruma eğilimi- onların kararlarını çoğunlukla çarpıtır. Euthyphron, kendi babasına dava açtığı için iyi bir örnek ola­rak görülebilir -ne de olsa katledilen adamın, onun adına da­va açacak bir akrabası yoktur- ama Euthyphron'un kendi öz babasının ölümüne sebep olabileceği ihtimalinden rahatsız olmadan böyle öne çıkmasının ardındaki yoğun kibirde rahat­sız edici bir şey vardır. Hatta dindarlığı yalnızca kendisinin davrandığı gibi davranmak diye tanımlayarak anlamlı biçim­ de kendini sorgulamanın önüne de geçmiş olur. 128//
Yeni Dinsel Tahammülsüzlük-Kaygılı Bir Çağda Korku Siyasetinin Üstesinden Gelmek
Yeni Dinsel Tahammülsüzlük-Kaygılı Bir Çağda Korku Siyasetinin Üstesinden Gelmek
Tutarsızlık, özensiz ve yetersiz düşüncelerle ilgili bir so­run olduğunda bile karar verme süreçleri için sorun olur. Sok­rates, kendini "sorgulanmış hayata" -en önemli siyasi sorun­lara dair tutarlı bir görüşe ulaşmak için samimiyetle uğraşma­ya dayanan bir düşünme sürecine- adamadığı sürece demok­rasinin de muhtemelen kendi görevlerini sorumlulukla yerine getiremeyeceğine inanıyordu. (Atina hükümetinde komutan­lık makamı haricinde her türlü makama kura çekimiyle gelin­diğini aklımızda tutarsak onun neden şikayet ettiğini iyi anla­rız - Lakhes de bu önemli görev için seçilen az sayıda insanın bile kendi amaçlarını ve değerlerini hakkıyla ifade edemediği­ni gösterir.) Ama Euthyphron'un gösterdiği gibi, tutarsızlık çoğunlukla özensizlikten daha kötü bir şeyle -kendini başka­larının eleştirilerinden ve haklı taleplerinden korumaya yöne­lik narsistik bir arzu ve kibirle- el ele gider. İnsanlar bir şekilde kendilerini özel hissetmeye, başkalarının yaptıklarına ba­karken pek rahatlıkla ileri sürebilecekleri eleştirilerden kendi­lerini muaf tutmaya çalışırlar. Hıristiyan etiğine can veren Sokratizm versiyonu bu bencil tutarsızlık tipine odaklanır: "Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl 'İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım' dersin?"
··
1.081 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.