Çıktığın yolda, bugün yelken açıp yapayalnız
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız Yürü!
Hür maviliğin bittiği son hadde kadar
İnsan âlemde hayal ettiği nisbette yaşar.
Onunla konuşurken, "Deli bir kadınsam," diye düşündüm, "her şey iyi bitecek. İnsan kendini delilikten bir düşten kaçar gibi kurtarabilir. Her iki halde de umut var."
Düşlerde birinin burnunu çimdiklemek can yakar mıydı? Biraz korktum, çünkü istediğimi yapamıyordum, sanki içimde görünmez bir engel vardı. Duraksadım; gerçeklikle düş arasında neye inanacağımı bilemeden yürüdüm...
Gözlerimi açıp gülümsedim, ilerledim, elbiseler de benimle ilerledi; gururla yürüdüm, çemberli eteğim çepeçevre kuşatıyordu beni; nereye gittiğimi bilmeden ilerledim, çünkü bu bir saray balosuydu ve az önce yaptığım hata, yani başları küre, gözleri ıslak düğmeler sanışım, genç bir kızın aptalca gafı gibi güldürdü beni; bu yüzden sırıttım, ama yalnızca kendimeydi gülüşüm. Çok uzak sesleri duyabiliyordum; saray erkanının onaylayan sözcüklerini, beyefendilerin gizli iç çekişlerini, hanımefendilerin kıskanç solumalarını ve "Allahaşkına kim bu genç hanım, Kont Hazretleri?" deyişlerini duydum. Ve o dev salonda, kristal örümceklerin gül yaprakları saçan ışıkları altında yürüdüm. Yaşlı hanımların boyalı yüzlerinden akan hoşnutsuzluğunda, esmer beylerin şehvetli bakışlarında kendime baktım.
Gözler, sınırsız derinlikte, hareketsiz gözler, yuvarlak pencerelerin arkasından beni seyrettiler ve sonra uzaklaştılar, ama belki de ilerleyen bendim...