Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
İlk Aşk, hüsranla biten hazin bir aşkın öyküsüdür. Öykünün başkahramanı Vladimir Petroviç aşkla, aslında geç sayılabilecek bir yaşta, 16 yaşında tanışır. Vladimir, benzerine pek çok Rus romanında kolaylıkla karşılaşacağımız o aşina kibar Rus ailelerinden biri olan Petroviçlerin biricik oğludur. Yaşı geçkin ve bedbaht annesi, hatırı sayılır drahoması sayesinde, kendisinden yaşça epeyce küçük ve pek çok açıdan üstün bir erkek olan babasıyla evlenebilmiş ve bu hilkat garibesi evlilikten sevgili Vladimir dünyaya gelmiştir. Bu yapısal bozukluğu, aile içi iletişimsizlikle neticelenerek durağanlaşmış Petroviç ailesi 1883 yılının yaz tatilini geçirmek üzere taşrada bir yazlık kiralamışlardır. Vladimir, annesinin ve babasının ilgisinden azade, kaygısız kayıtsız üniversite sınavlarına hazırlanmaktadır. Sayfiyede geçirdiği ilk haftalar boyunca bol bol kır gezileri yapmış, ergen ruhunu dinlemiş ve dinlendirmiştir. Yaz mevsimiyle yeniden canlanmakta olan doğa, taşrada bir başına gezintiler yapan ergen Vladimir’in tüm bedenini ve ruhunu olası bir aşkın taarruzuna karşı savunmasız ve açık bir hale getirmiştir. Zira bu taarruz fazla gecikmez. Kır hayatının o sonsuza uzanan dingin günlerinin birinde, Prenses Zasenika ve avenesi Petroviçlere komşu gelir. Kır gezilerinin haricinde ki en büyük aksiyonu tüfeğiyle karga kovalamak olan Vladimir bir akşam vakti kargalarla olan hesabını görmek üzere bahçeye çıktığında artık kendisi için çok geçtir. Hemen komşu bahçede yine Rus romanlarında sıkça rastladığımız ve Rus erkeklerinin karşısında küçülmekten derin ve karşı konulmaz bir haz duydukları o zalim güzellerden biri, tüm ihtişamı ve ışığıyla çevresinde uçuşan pervanelere zulmetmektedir. Işığın kuvveti 16 yaşındaki Vladimir’i değil etrafında döndürmek büsbütün kör edecek kudrettedir. Epeydir böyle yanmaya doğa tarafından hazırlanmakta olan Vladimir bu kara deliğin karşı konulmaz çekime derhal kapılı verir. Işığın kaynağı yine bir Rus roman demirbaşı olan çirkin,yaşlı ve Fransızcası pek de iyi olmayan, pespaye bir Prensesin kızı olan Zinaida’dır. Zinaida’nın ne denli muhteşem bir cins-i latif olduğu üzerine söz söylemek lüzumsuzdur. Zinaida, güzelliği ve ihtişamı ile birlikte son derece şımarık bir aşk arsızıdır. Öyle ki, bu tenha taşrada etrafında derhal, yine Rus romanlarının demirbaşı olan; bir emekli subay, öykü boyunca hor görülecek bir şair, çirkin ama genel olarak grubun en zekisi olan bir doktor, neyin ve nerenin olduğuyla birlikte bu taşrada ne aradığı muamma olan bir Konttan müteşekkil bir faydasızlar topluluğu kümelenmiştir. Neredeyse Çarlık tarafından teşkilatlandırılmış ve üyeleri atanmışçasına kurumsal bir mahiyet arz eden bu küme öykü boyunca Zinaida’nın huzurunda küçük düşecek ve o narin beyaz ellerinden bir buse alabilmek adına, ne yüce fedakârlıklara katlanacaklardır. Zinaida 21 yaşında, müflis ve kaba saba bir prensesin kızı olmaktan mustarip, kendisini terbiye edecek erkeği arayan haylaz, huzursuz ve fiziksel olarak kusursuz vahşi bir kısraktır. Şahsiyet ve pek çok bakımdan, sütçü beygirinden ötesini hak etmeyen bu faydasızlar topluluğu onun için kaba bir oyalanmanın, basit küçük oyuncaklarıdır. Yeterince tekâmül etmiş şartlar, Vladimir’in ergen ve tecrübesiz bünyesinde çarçabuk yeşertir ilk aşkı. Aradaki 5 yaş fark, ilk aşkını deneyimleyen ergen Vladimir için pek bir şey ifade etmemektedir. Özel günler için gardırobunu süsleyen redingotu, kravatı ve her huzura kabulden önce pudraladığı saçları ona, muştulu bir geleceğin kapısını açmaya yetecektir. Zinaida bizlere çok yabancı sayılmaz aslında: Tastamam bir Fahriye abladır. Onun evi de kutu gibi küçücük bir evdir. O da bütün erkeklerin içini gıcıklamaktadır. Rüzgârda açılan kısa etekler giymeyip, açık seçik şarkılar söylemese de Zinaida da pek çapkın bir komşudur. Ve fakat Zinaida Fahriye abladan,bir delikanlıya değil de bu işlerin artık kurdu olmuş 40’lık bir adama gönül vermesiyle ve en sonunda bir Erzincanlıya değil, zengin bir Rus’a varmasıyla ayrışır. Lüzumsuz pervane kümesi, etrafında dönmekteyken Zinaida’ın huzursuz gönlü usul usul Vladimir’in zarif ve bu işlerde pek mahir olan babasına akmaktadır. Bu, neticesinde büyük bir tufan koparacak gönül sızıntısı sinsi ve derinden devam etmekteyken Zinaida etrafındaki aylak kümesine zulmetmekle oyalanmaktadır. Bu kümenin en masum ve savunmasız mensubu Vladimir’dir. Zalim sahibe yalnız ona şefkat beslemektedir. Bu şefkat, aralarındaki yaş farkından olduğu kadar Vladimir’in temiz bir yaradılışa sahip olmasından da kaynaklanmaktadır. Öte yandan kendisi için çekilen acılarla beslenen, vampir yaradılışlı Zinaida Vladimir’e zulmetmekten de geri kalmaz. Karnı tok bir kedinin, alık bir fareyle sırf iş olsun diye oyalanması kabilinden oynar bu zavallı ergenle. Rus steplerine has bu aylak takımının en acınası üyesi şüphesiz ki şairdir. Zinaida’ya dizdiği güzellemeler bizatihi muhatabı tarafından acımasızca aşağılanmakta ve düşük şahsiyeti o acımasız muhatabın bozulan havayı temizlemek için kendisinden Puşkin şiiri okuması talep etmesiyle cezalandırılmaktadır. Yeri yurdu, işi gücü belli olmayan bu güruh her gün Zinaida’nın evinde toplanmakta ve içler acısı bir çaba ile ev sahibesinin gönlüne kestirme bir yol aramaktadırlar. Bu mizanseni Anadolu insanın anlaması pek mümkün değildir. Beş kişiden müteşekkil bu kümenin üyelerinin her birinin niyeti aynı olmakla beraber her biri bu gerçeği apaçık bilmektedir. En vahşi atları dize getirmekte mahir baba Zinaida’nın dikkatini muhtemelen daha ilk akşam yemeğinde çekmiştir. Bu dikkati fark edip zarafetle maniple edecek donanıma sahip baba, henüz vakit varken hayatın tüm tatlarından istifade etmek şiarından mütevellit bu fırsatı ıskalamaz. Alık küme etrafında döne dururken ateş, geceleri penceresinden buyur ettiği terbiyecisi tarafından serinletilmektedir. Bu acı veren skandal, unvanı Kont, şahsiyeti serf olan bozguncu tarafından deşifre edilir. Kümenin mensupları acıyla dört bir yana savrulurlar. En kötü kader Vladimir’e kalmıştır. Aşkıyla tutuştuğu Fahriye ablasının babası için yanmakta olduğunun yarattığı travmayı açıklamayı yazar gibi gelin biz de Freud’a bırakalım. Üzerine düşünmeden yaşanması gereken büyüklükte bir hüsranla neticelenir Vladimir’in ilk aşkı. Fakat Dostoyevski’nin elinde tastamam bir işkence aletine dönüşecek bu hikayede, Vladimir’in adaşı olan 12 yaşındaki kayınbiraderi ile düdük üflediği sahnede Turgenyev’in Dostoyevski’ye bir pencere araladığını not etmeden geçmemek gerekir. Baba felç geçirip erkenden ölür; Zinaida ise bambaşka birinin çocuğunu doğururken. Vladimir, en azından babası ve Fahriye ablası arasında muteber bir aşkın tesis olduğuna sevinmeli mi üzülmeli mi olduğunu bilemez. İlk aşk, ergen bir ruhun ilk aşk hezeyanlarını, yetişkin bir lisanla aktaran, kurgudan yoksun ve fakat ilk aşk kadar coşkun ve saf bir öyküdür.
İlk Aşk
İlk AşkIvan Turgenyev · Tutku Yayınevi · 20147,3bin okunma
··
2.257 görüntüleme
protestomnia okurunun profil resmi
Kitabı okumuş gibi oldum. Ben hayatımda böyle bir inceleme. Görmedim. Çok teşekkürler. Bir klasik daha elemiş olduk bu uğurda... Ahahaha.
M.C.Ö okurunun profil resmi
çok zarifsiniz, sizin adınıza klasik okumaya devam edebiliriz.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.