Sevişmeler, bu şekilde devam edip gitmektedir. Sabah ışıkları ortalığı aydınlatmadan önce, delikanlı tekrar karşı sahillere, kendi yurduna doğru yüzmekte; karanlık basınca da tekrar denizin korkunç dalgaları ile boğuşarak sevgilisine ulaşmaya çalışmaktadır. Böylece, saklamışlardır herkesin gözünden seviştiklerini. Ne var ki, çok sürmemiştir bu güzel günler; kış gelip çatmış, dalgalar daha da yükselir olmuştur. Gemiler bile açılamaz olmuştur denize. Ama uğuldayan rüzgâr, kabaran deniz Leand- ros’u durduramamıştır. Fırtınalı bir günde, sevgilisine ulaşmak için denize atlamış, var gücüyle fenere doğru yüzerken, ona yol gösteren o ışık, korkunç rüzgârın etkisiyle sönüvermiştir. Denizler hâkimi Poseidon’a yalvarmış, Poyraz’ı yardıma çağırmış; ancak yakarışlarına kimse kulak asmamıştır. Sevgisi, kaderini değiştirememiş; sağa sola savrulup dururken, ayaklarının gücü kesilmiş, kolları kımıldayamaz olmuştur. Denizin sunduğu ölüm içkisi, ciğerlerine dolmuş, onu kendinden geçirmiştir. Evet, fenerle birlikte hayatı da sönmüştür. Hero, bütün gece boşuna beklemiştir sevgilisini. Umut dolu gözlerle boşuna aramıştır dalgaların arasında Leandros’u. Şafak Tanrıça Eos ortalığı aydınlatmaya başladığı zaman, gözyaşları dökerek tekrar aramaya başlamıştır erkeğini. Onu, denizin her dalgasında aramıştır. Sonunda, kulenin dibinde görmüştür ölüsünü. Dalgaların etkisiyle kayalara çarpmaktan yaralanmıştır bedeni. Hero’nun ümitleri sönmüştür artık. Nitekim, yaşama sevincini yitirmiş olan Hero, bu manzara karşısında dayanamamış, çıkarmıştır üzerinden elbiselerini, bırakmıştır kendisini kuleden aşağıya. Ölümün kucağında birleşmek, aşklarını kimseden gizlemeye gerek kalmadan birlikte olmak, kötü kaderlerinin en avundurucu tarafı olmuştur.