“Kendini hor gören, kendini beğenmiş adamla hemen hemen birdir,” diyen Spinoza, her bilinçli erdem, gizli bir kötülüğü saklamak ya da düzeltmek için bir çabadır diyen psikanalistlerin sevdikleri bir kuramı, tek bir cümle içine sıkıştırmış oluyor. Spinoza, insanın kendisini hor görmesini sevmiyor ama, alçak gönüllülüğe tutkun; eylemle uyuşmayan gurura da karşı. Kendini beğenmişlik başkalarının canını sıkar, “kendini beğenmiş adam, başardığı büyük işleri anlatır, başkalarının yalnızca kötü yanlarından söz eder.” Yaptığı ve başardığı işleri ağzı açık dinleyecek, kendinden aşağı kimselerin karşısında büyük zevk duyar. Sonunda da, kendisini en çok övenlerin kurbanı olur. Çünkü “dalkavuklukla en çok aldanan, kendini beğenmiş kişidir.”
Nesneleri bize zevk verdiği için istemeyiz, onları istediğimiz için bize zevk verirler; onları istememiz de istemek zorunda olduğumuzdandır.
Dolayısıyla, özgür istem diye bir şey yoktur; sağ kalma zorunluğu içgüdüyü, içgüdü isteği, istek de düşünceyi ve eylemi belirler. “Zihnin kararları, türlü eğilimlere göre değişen isteklerden başka bir şey değildir.” “Zihinde salt ya da özgür istem yoktur; ama zihnin şu ya da bu şeyi istemesini belirleyen nedeni başka bir neden, bu nedeni de başka bir neden belirler; böylece sonsuza kadar gider.”
En son olarak da, “istem ile akıl bir ve aynı şeydir;” çünkü istek çağrışımlarının zenginliğiyle (ya da belki de karşıt fikirlerin olmayışı yüzünden) artık eyleme geçecek kadar uzun süre bilinçte kalmış olan bir fikirdir yalnızca.
Tanrı ne zihin ne de maddedir; dünyanın çifte tarihini meydana getiren zihinsel süreçler ve moleküler süreçler ile, bunların nedenleri ve yasaları Tanrı’dır.
Tanrı, her şeydeki içsel nedendir, şeylerin dıştaki nedeni değildir. Derim ki, her şey Tanrı’nın içindedir; her şey Tanrı’nın içinde yaşar ve hareket eder.
Bacon’ın “Mağara Putları” diye adlandırdığı bir de ikinci sınıf yanlışlar var. “Çünkü herkesin, doğanın ışığını kırarak yansıtan, rengini değiştiren bir mağarası, bir ini vardır;” bu, insanın yaradılışı ve beslenişi tarafından ya da beden ve zihninin rûh hâli ya da durumu tarafından biçimlenen huyudur. Bazı zihinler, sözgelişi yaradılıştan analitiktir. Her yerde ayrılıklar görür. Bazı zihinlerse yaradılıştan sentetiktir. Her yerde benzerlikler görür. Böylece bir yanda bilimci ve ressam, öte yandaysa şair ve filozof vardır. Aynı şekilde, “bazı eğilimler eski şeylere sonsuz hayranlık gösterir, bazısı da yeniliğe kucağını açar. Pek az kişi ancak Doğru Orta’da durabilir. Ne eskilerin doğru kurduğu şeyleri bozarlar, ne de çağdaşların doğru yeniliklerini hor görürler.” Hakikat taraf tutmaz.