Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hayatını Palmira’ya Adayan Arkeolog Halid Esad’ı Yâd Ederek...
“Manzarası büyüleyiciydi -güneşin doğuşu ve batışı sırasında eğik ışınlar sırayla Baalshamin Tapınağı'nı, Diocletian Kampı'nı, agorayı, tetrapylonu, tiyatronun duvarlarını yalıyordu ve insan vahayı keşfe çıkıp Çölün Nişanlısı (Gelini) Palmira'nın ilk görüntüleriyle dönen o 18. yüzyıl İngilizlerinin hayretler içinde kalışını hayal etmekte hiç zorlanmıyordu: o çizimler Avrupa'yı boydan boya kat edip Londra'ya varacak, orada hemen gravürleri üretilecek ve tüm kıtaya dağıtılacaktı. Bilger bu kopyaların Avrupa mimarisindeki pek çok neoklasik cepheye ve sütun sırasına bile kaynaklık ettiğini anlatıyordu: başkentlerimiz Palmira'nın sütun başlarına çok şey borçluydu, Suriye çölünün birazı gizlice Londra'da, Paris'te veya Viyana'da yaşıyordu. Bugün yağmacıların mezarların alçak kabartmalarını, yazıtları, heykelleri gamsız amatörlere satmak için yerlerinden sökerken çok eğlendiklerini hayal edebiliyorum ve bizzat Bilger de, eğer deliliği mâni olmasa, çölden tırtıklanan o kırıntılara talip olurdu -Suriye'nin felaketinde arkeologların fırçalarının yerini havan topları ve kepçeler aldı; mozaiklerin beton kırıcılarla söküldüğü, Ölü Kentlerin ya da Fırat boylarındaki antik yerleşimlerin buldozerlerle kazıldığı ve ilginç parçaların Türkiye'ye veya Lübnan'a satıldığı anlatılıyor, kalıntılar da bir nevi yeraltı zenginliği, petrol gibi bir doğal kaynaktır, daima sömürülmüştür..”
Sayfa 155 - Can Yayınları, 2.BaskıKitabı okudu
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.