Yeni yazarlara ve kitaplara açık biri olarak şunu söyleyebilirim ki Faruk Duman bambaşka bir tecrübe, bambaşka bir yazar; Keder Atlısı da bambaşka bir kitap. Sadece bir kitabını daha yeni bitirmişken alıştığınız öykü tarzını bir anda yıkabilecek bir yazar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kitabında yer alan her hikâyede farklı biçimsel özelliklere yer veren yazar okuyucusunu sık rastlanmayacak bir anlatımın içine sürüklüyor. Kendi deyimiyle ‘Türkçemizin şırıltısı’nı yaptığı tasvirlerle, kurduğu cümlelerle gösteriyor bizlere. En beğendiğim kısımlardan birini örnek olarak göstermek istiyorum: “Kasabanın girişinde, otobüsün artık yorulduğunu anladın. Tuhaf bir duyguya kapıldın sonra: Belki bir hülya yaşadın, terlemiş, diye geçirdin içinden, yordum onu çok: Otobüs, atındı senin, köpükler içinde. Yorgundun, kasabaya girdiğinde anlamıştın iyice, sonra atından inip derin bir nefes almıştın. Asan elindeydi, kasaba taş kokuyordu…” Bunun gibi buraya yazabileceğim çok örnek var. Bu tip tasvirlerin arasında bazen anlam veremediğiniz ya da anlam vermek için çok çabalayacağınız cümleler var. Yine örnek olarak şu cümleleri gösterebilirim: “Esmeyi bilen rüzgâr. Uzun, karlı gecelerde, uzakta kurtların uluduğu, kıvılcımların çakıp söndüğü. Bunun da ağır bir sessizlik olup dağıldığı evlerde”. İki örnek yazarın tarzını tam anlatamayacağı gibi ben de henüz yeni okumaya başladığım için tamamıyla anlatamam. Yazarın doğup büyüdüğü mahallelerin izlerini taşıyan, farklı anlatım biçimleriyle ve yakından şahit olduğunuz olaylara ya da durumlara kısa ama etkili bakışlar atan Keder Atlısı, açık olmak gerekirse herkesin okuduktan sonra beğenebileceği bir kitap değil bana göre. Hafifçe bir Hasan Ali Toptaş havası sezdim bazı hikâyelerinde. Onun için Toptaş okuyanlar ve beğenenler için Keder Atlısı’nı da önerebilirim. Yazarın diğer kitaplarını okumak için Keder Atlısı yeterli oldu, Seslerde Başka Sesler ile Faruk Duman okumaya devam edeceğim. Hepinize keyifli okumalar.