Bu korku romanın eşsiz yanı karakterlerin hepsinin gerçek olması. En azından isimleri. Her biri Ray Bradbury'nin amcasının, teyzesinin, kuzenlerinin isimleri. Topraktan Dönenler her bir karakterin meydana gelişini ve nasıl doruk noktasına çıktıklarını ardından birer birer tükendiklerini anlatıyor. İnanılmaz akıcı, sayfaları çevirme ihtiyacını her yeni sayfada yükselten bir kurgu. Antik Mısır'da hepimizin en az bir kez duyduğu Anubis, Nefertiti, Tutankamon gibi fazlasıyla ünlü kişilere de değiniyor. Harmanladığı hortlaklar ve sonu başı birbirine girmiş karakterleriyle Bradbury'nin sadece bilimkurgu değil korku edebiyatında da harika iş çıkardığını söyleyebilirim.
Cecy gibi bir hortlakın aşık olma arzusu ile Büyükanne'nin hayaletvari fısıltılarına herhalde en güzel Charles Dickens'ın Bir Noel Şarkısı ve Shakespeare'in Romeo ve Juliet'ine dokunan satırları yardımcı olurdu. Her minik öykünün içinde tertemiz bir aziz gibi olan Timothy'nin bazı düşünceleri beni çok etkiledi. Öğrenilebilecek sınırsız bilgi ve okunabilecek sonsuz kitap olan bu evrende yine de sonsuza dek yaşama arzusu çok da mantıklı değil. Bir sürü ölümü görmek, aynı şeyleri yapmaya başlamak ve artık yaşamaktan mutlu olmamak sonsuza dek sürebilecek her şeyin sıradanlaşacağını gösteriyor. Bunun farkına ilk varan Timothy oluyor ve dopraktan gelenler toprağa dönüyorlar.
Defalarca okunsa bile aynı heyecanla başlanabilecek seviyede bir kitap. Bradbury'nin diğer korku romanlarını okumak için sabırsızlanıyorum.