Gönderi

331 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Siz hiç hayatınızda kör olmak istediniz mi?
SELAM:') Hiç abartısız diyorum ki yıllardan beridir okumayı çok istediğim ancak henüz okuyabildiğim kitabın incelemesiyle geldim. KÖRLÜK! (SPOİ BULUNDURMAZ) Bir kitap seni en fazla ne kadar etkileyebilir? Üzerinde durup düşünecek kadar mı? Arkadaşlarınla buluşup fikir alışverişinde bulunacak kadar mı? Karakterleriyle bağ kurup hissettiklerini en derininde hissedecek kadar mı? Hiç bir kitapta geçen olaylar yüzünden kâbus gördüğün oldu mu? Benim oldu. Hem de Körlük kitabının katkısıyla. Üst üste iki gece rüyamda kör olduğumu gördüm ve bu beni harekete geçiren büyük bir etmen oldu. Örneğin daha önce okuduğum bir kitapta işitme engelli birinin çektiği zorluklarla karşı karşıya gelmiştim ve bunun üzerine karar verip işaret dili öğrenmiştim. Şimdi de benzer bir şeyler yapmayı düşünüyorum:') Yazar bu kitabında, nedeni bilinmeyen bir durumdan dolayı kör olan insanların çektiği zorlukları konu edinmiş. Bu öyle bir körlük ki, bulaşıcı bir hastalık gibi insandan insana geçiyor ve hızla da yayılıyor. Başlangıçta, kör olan insan sayısı azken, bu insanları şehirden uzak bir yerde karantinaya alma kararı veriliyor ve asıl macera burada başlıyor. Hırsla, korkuyla, ihtirasla dolup taşan yüzlerce insan düşünün. En fazla ne kadar süre bir arada yaşayabilir? Açlık, susuzluk, bilinmezlik, barınma ve en önemlisi de hayatta kalma ihtiyacı. Seni neler yapmaya mecbur edebilir? Hayatına aldığın bir insana ne kadar güvenebilirsin ki? Onun en zor anlarda yaptıklarını görmediğin sürece... Kitapta sayfalar ilerledikçe iyi ile kötünün derin çatışmasına şahit oluyorsunuz. Öyle bir yer geliyor ki aslında kitaptaki insanlar kör oldukları için çektikleri eziyeti biz kör olmamamıza rağmen çektiğimizi görüyoruz. Sonra da insan durup düşünüyor; yıllardır bir çift göze sahibim, görüyorum, koşuyorum, banyo yapıyorum, yemek yiyorum, en basit ihtiyacımı kolaylıkla karşılıyorum. Tüm bunlara rağmen bunca sene nasıl olur da aslen kör bir insanım? Yoksa körlük yalnızca önünde duran şeyi görememek değil mi? Hükümetin yaptığı yanlışları, çevremdeki insanların davranışlarının altında yatan asıl amacı, var olan yüzlerce sektörün vicdana sığmayan uygulamalarını, sokakta yatan köpeğin merhametini, daha pek çok şeyi nasıl görmem? Şimdiye değin yüzlerce kitap okudum ama hiçbirinin sonunu bu kadar çok merak ettiğimi söyleyemem. Ha beklentimi karşılamadı ama başka bir son yazılabilir miydi, sanmam:') Kitabın akıcılığını da yitirdiği oldu, o sayfalarda kapağını kapatıp günlerce açmayabilirdim. Okurken işkence çektiğim yerler de vardı ama sıkıcılığından değil, çok acı çektirdiğinden. (SPOİ BULUNDURUR!) Gelelim anlatmayı en çok istediğim yere! Karakterlerin davranışları:') Hiç beklemediğim kişilerden hiç beklemediğim tavırlar okudum. En büyüğü de doktor ile koyu renk gözlüklü genç kız arasında yaşananlar. Açıkçası böyle bir şeye gerek var mıydı, sanmıyorum. Yazar sayfa uzatmak için mi yapmış yoksa zor durumlarda herkes her şeyi yapabilir mi demek istemiş anlamıyorum:(( Başlangıçta koyu renk gözlüklü genç kızı sevemedim, ortalarda şaşı çocuğa davranışları sayesinde sevdim ve herkesin içinde güzelliğin olabileceğini düşündüm ama sonralarında kızdan nefret ettim desem yeridir, dediği en güzel şeyleri bile iğrenerek okudum. Doktor da aynı şekilde öyle, başta sevdim sonra nefret ettim. Buradan da anlayabilirsiniz ki körlük karakterleri bambaşka kişilere çeviriyordu, ya da içlerindeki aslı ortaya çıkarıyordu. Tek bir kişi hariç. Doktorun karısı:') Kitapta öyle bir yeri var ki sayfalarca yazsam anlatamam. Gerek içlerindeki en çok acı çeken kişi olsun, gerek içlerindeki en cesur kişi olsun harikaydı. Kadın öyle anlara denk geldi ki "keşke ben de kör olsam" dedi. O anlarda benim de ona hak vermem de bambaşka bir şeydi zaten. Ve ben bu kadının olduğu her sahneyi "canım kadın" diyerek okudum yaptığı en kötü şeyleri bile "haklısın canım kadın yap" diyerek destekledim. O kadar güçlü, o kadar güzeldi ki! En sevdiğim kadın karakterler arasında ikincilik koltuğuna oturdu. Gerçi en çok istediğim şey tüm bu olaylar bittiğinde kadının çekip gitmesi ve bir daha asla onlarla görüşmemesiydi, en çok da kocasıyla. Ama maalesef ki bu olmadı çok üzüldüm bunun olmamasına. Fakat yine de hepsine bir anne gibi kol kanat germesi, yeri gelince duruma el atması, olayları koordine etmesi, canını verebilecek kadar insanlara yardım etmesi muhteşemdi. Tecavüz sahnelerindeki o cesareti, yemek arayışları, yol gösterişleri, kendisine ihanet edenleri bile deli gibi sevip koruması beni benden aldı ama en çok üzüldüğüm sahne yağmurun altında kollarında torbalarla koşarken bir anda yere oturup ağladığı andı:( ve en kötü şeylerin ardından en güzel şeyler gelir ya hani... İşte tam da böyle oldu, gözyaşı yalayan köpek gelip kadına yardım eden ona sarılıp gözyaşını silen ilk kişi oldu ya, içim bu kış ayında öylesine sıcak oldu ki:))) Sevdiğim iki karakter var zaten yalnızca: Doktorun karısı ve gözyaşı yalayan köpek. Dostluğunuz çok güzeldi, köpeğin oradaki çoğu insandan daha yardımsever olduğu detayı da çok güzeldi sırf bu göndermesi için bile yazarı tebrik ederim. Yazmadan önce aklımda çok şey vardı ama yazmaya başlayınca hepsi uçup gitti sanki. Çok sıkmadan burada noktalandırmak istiyorum. Bu kitabı kendini iyi hissettiğin bir zamanda oku, okut. Ve de sevgi ile saygıyla kal ileride kör olmamak dileğiyle:"))
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,6bin okunma
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.